11 Şubat 2020 Salı

Bir Soğuk Savaş Anatomisi; Das Leben der Anderen

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'nın başkentinin İngiltere, ABD ve Sovyet ordularınca işgal edilerek dört parçaya bölünmesi ve akabinde gelişen Soğuk Savaş'ta iki kutuplu dünyanın en sert ve kanlı çekişmelerinin yaşandığı şehir haline gelmesi, Berlin halkının ağır trajediler yaşamasına neden oldu. Batı/Doğu şeklinde iki farklı ideoloji/güç tarafından yönetilen şehirin bu potansiyelini nimet olarak en çok sinema sektörü kullandı.

Berlin'in kendine has o karanlık atmosferi beyaz perdede seyircilerin hep ilgi duyduğu bir platform oldu. Çocukluğunu Doğu Almanya'nın başkenti Bonn'da geçiren (Köln'e bağlı) Florian Henckel von Donnersmarck istihbarat savaşlarının merkezinde yaşamış bir isim. Daha sonradan babasının işi sebebiyle pekçok şehirde yaşamış. (Brüksel, New York, ST. Petersburg) Babasından ve aile bireylerinden de çok fazla istihbarat öyküsü duymuş olması muhtemel, zira babasının ne iş yaptığıyla ilgili hiçbir zaman renk vermemiş. Belki de istihbarat personeliydi babası, öyküyü de bu çerçevede oluşturmuş olabilir.

Das Leben der Anderen'in hem senaryosunu yazıp hem de yönetmen koltuğunda Donnersmarck. İsminde "von" kökeninden aristokrat bir aileden geldiğini de hatırlatalım.



Donnersmarck, her ne kadar birçok farklı şehirlerde yaşamış olsa da Alman kültüründen özellikle de Soğuk Savaş döneminin politik ikliminden oldukça etkilenen bir isim. Yazının da başlığını taşıyan ve ilk uzun metrajlı filmi Das Leben der Anderen de Berlin'in bu bahsettiğimiz politik atmosferiyle yoğrulan bir film.

Donnersmarck, filmin hazırlık sürecinde Ministerium für Staatssicherheit ile (Türkçe bilinen ismiyle Stasi) Doğu Almanya Devlet Güvenlik Bakanlığı arşivlerine girerek dönemle ilgili birçok belgeyi fotoğraflama ve görme imkanını bulabilmiş. Welt'e verdiği röportajda milyonlarca belgenin olduğu arşivde araştırma yapmanın bunaltıcı etkisinden bahsederek, senaryosunu oluştururken meydana gelecek olan özgünlüğün heyecanın tatmin edilemez olduğunu da belirtmiş.

Türkçeye Başkalarının Hayatı olarak çevrilen film, "Die Blechtrommel", "Das Boot", "Schtonk", "Afrika'nın Hiçbir Yerinde", "Der Untergang", "Sophie Scholl" gibi Alman yapımlarıyla benzer şekilde Oscar'a aday gösterildi ve "Yabancı Dilde En İyi Film" dalında Akademi heykelciğini kazandı.

Donnersmarck, film için hayatının 8 yılını vermiş. Hatta bazı büyük firmaların, büyük paralar önererek filmi komedi olarak çekmesi yönünde tekliflerde bulunsa da yönetmen, bunu katı şekilde redderek, bir dönem 300 bin kişinin çalıştığı Stasi istihbarat biriminin politik gerilim atmosferde seyirciye aktarılmasını daha doğru bulmuş.

Das Leben der Anderen, grafiği yükselen Alman sinemasının en özgün örneklerinden. Soluksuz olarak izlenebilecek çağın önemli filmlerinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder