30 Haziran 2017 Cuma

Sinema Dersleri: Plan Sekans

Plan-sekans, sinema tekniklerinde anlaşılması en kolay tanımlardandır. En yalın haliyle filmin, kesintisiz halde 'tek planda' çekilmesidir.

Kolay anlaşılması adına bir örnek ile açıklayacağım. Plan tekniği, kameranın kayıt tuşuna basılıp sahne sonlandırılana kadar geçen sahneleri kapsar. Plan-Sekans tekniği aynı zamanda tiyatro sahnesinde sergilenen oyuna da benzer.  İzleyici tıpkı tiyatrodaki gibi kameranın kayıt tuşu kapanmadığı sürece sabit ve tek bir kamerada planın olduğu sahneyi izler.
Örneğin İnarritu'nun Birdman filmi en uzun plan-sekans çekimlerine verilecek en güzel örneklerdendir. Filmin açılış sahnesinden neredeyse sonuna kadar, kameranın kayıt tuşu kapatılmaz ve 'geçiş efekti' hiç değişmez. Tek kamera karakterleri takip ederek konudan konuya geçer.
Sebastian Schipper'ın Victoria, filmi de tek planda çekilen bir filmdir.  Sinemanın nadir deneysel filmlerinden olan Victoria, 3 seferde çekilmiştir. Filmde hiçbir geçiş efekti yoktur. Kameranın kayıt tuşuna basılır ve film bitene kadar kamera kayıtta kalır. ( Burada 37 yaşındaki Norveçli görüntü yönetmeni  Sturla Brandth Grøvlen'ın -Victoria'nın da görüntü yönetmenliğini yapmıştır- muazzam işçiliğini de gözardı etmeyelim)

Children of Man filmindeki 'Araba sekansı' tek plan çekimdir. Ve sinema tarihinin de en büyük meydan okumalarındandır. Meksikalı yönetmen Alfonso Cuarón'ın en iyi çekim tekniği işlerindendir. (Sahneyi lütfen izleyin, ne demek istediğimi daha net anlayacaksınız)

Uzun Plan 

Uzun planlarda kurgu kullanılmaz ve görünü üzerinde herhangi bir kurgu hareketi (kesme gibi) yapılmaz. Uzun planlar izleyiciyi sıkabildiği gibi bazen de sahneye inanılmaz derinlik katar. Uzun planları seyirciye sevdirecek tek kişi filmin yönetmenidir.

Kimler Uzun Plan'ları sever

Örneğin Alfred Hithcock'un Rope filmi uzun sekanslardan oluşmaktadır. Hithcock'ın deneysel türdeki filmi dönemin sinemasında büyük atılımlar getirmiştir.  Keza sıkı bir Hithcock hayranı olan ABD'nin Vedat Özdemiroğlu'su Woody Allen da sahnelerde geçiş/kesme yapmadan uzun sekanslardan oluşan filmler çekmeyi sever.

Yunan yönetmen Theo Angelopoulos'ta 'Sonsuzluk ve Birgün' filminde uzun planlar kullanmıştır. Yine Polonya'nın Milan Kundera ile birlikte yetiştirdiği en büyük değerlerden  Krzysztof Kieslowski'de 'Renk Üçlemesi'nde uzun plan-sekans sahnelerini yedirmiştir.

Bugünkü ders sonu film önerimiz Hunger (Papaz'la olan tek plan çekilmiş sahneye dikkat)

29 Haziran 2017 Perşembe

Sinema Dersleri: Zoom tekniği

Zoom tekniğinin tanımı aslında çok basit. Yukarıda da gördüğünüz gibi odaktaki kameranın özneye yaklaştırılması eylemine Zoom deniliyor.

Akademik olarak tanımı da kameradaki odak merkezinin Zoom özelliği kullanılarak 'Özne'nin genel plandan yakın plana, kamera hareket ettirilmeden yaklaştırılması veya uzaklaştırılmasıdır. (Örneğin Nadal'a zoom yapan bu kamera 'Hızlı' zoom tekniğini kullanmıştır)
Zoom doğal olmayan bir tekniktir. Çünkü insan gözü odak uzaklığını kendisi hareket etmeden göremez. (Benim de en sevdiğim sinema tekniklerinden olan Dolly Zoom'u şurada anlatmıştık)
Tarantino'ya göre Zoom tekniği gerekmedikçe kullanılmaması gereken çekim tekniğidir. Ancak kendisinin de çok sevdiği dahi yönetmen Sergio Leone, Zoom tekniğini neredeyse tüm Spagetti Western filmlerinde kullanmıştır. ( Çok da güzel yedirmiştir)

Zoom, sinemada öğrenilmesi ve uygulanması en basit tekniklerdendir. Yerinde kullanıldığında sahneye derinlik ve dramatize katar.

Dersi artık alışkanlık haline getirdiğimiz şekilde bitirelim. Bugünkü film önerimiz için tık tık

28 Haziran 2017 Çarşamba

Sinema Dersleri: Dolly Tekniği

Dolly tekniği sinemada temel kamera hareketlerindendir. En anlaşılır tanımı, 'takip kamerası' olarak da isimlenen ve kameranın boşlukta yatay olarak hareket etmesinden mütevellit tamamen doğal bir tekniktir.

Takip kamerası için harici ekipmana da ihtiyaç duyulmaktadır. Misal, Tarantino'nun 'Dolly Tekniği' için ayrı bir ekibi vardır.

Jeremmy Vineyard, Sinema Çekimleri ( Türkçe kaynak çevirisi için tık tık) kitabında tekniği "Dolly tekniğini kavrayabilmek için, kafanızı görmek istediğiniz nesneye çevirin ve ileriye doğru yürüyerek dünyanın akıp gidişini izleyin. İşte Dolly hareketi de izleyiciye aynen bu şekilde gözükecektir. " sözleriyle tanımlamıştır.

Dolly Kamera Tekniği'nde 'Steadicam', 'Jimmy Jib', 'Vinç' gibi yardımcı gereçlerden de yararlanılır. (kameranın takip hareketi) Bu tür cihazlar, kameranın daha rahat hareket etmesini sağladığı gibi sahneye daha da derinlik katar.

Steadicam, kameranın sabit durmasını sağlayan önemli bir aparattır. Bu sayede aksiyon çekimlerinde bile kamera sarsılmaz, titremez. Sahneden en net görüntü elde edilir.
Dolly çekimleri genelde, kadrajdaki 'Özne, karakteri'i takip etmek için kullanılır. Yine savaş sahneleri, araba takip sahneleri, yürüme-koşma eylemi sekanslarında sıklıkla kullanılmaktadır.

Dolly Zoom Tekniği

Dolly Zoom Tekniği sinemada benim en sevdiğim türdeki kamera hareketlerinden. Kameranın hareketi esnasında 'Zoom In' veya 'Zoom Out' yapılarak; kamera ileri veya geri hareket ederken kadrajdaki özne de değişmez. ( Zoom tekniğini ayrı yazıda daha detaylı anlatacağım)

Demek istediğimi örnek göstereceğim video ile daha iyi anlayacaksınız.

'Zoom In', Türkiye'de 85 ila 92 kuşağının Amelie ile adını duyduğu "Kimmiş lan bu adam" diyerek La Haine'a uzanarak tanıdıkları deha yönetmen Mathieu Kassovitz'in de çok sevdiği bir teknik. Kassovitz, La Haine'de bu tekniği çok güzel yedirmiştir. La Haine'deki bu sekans Dolly Zoom'a cuk oturan bir örnektir. (Müthiş bir Paris görseli de görüyoruz)
The Godfather'ı çekmesi için teklif götürülen ancak teklifi "Kendi mafya filmimi kendim çekerim" diyerek reddeden fanatik Lazio taraftarı, İtalya'nın Neo Sezar'ı Sergio Leone; "Per un pugno di dollar - Bir Avuç Dolar İçin" filmindeki final sahnesinde Dolly çekim tekniğini kullanmıştır. ( Aşağıdaki vidyoda 00:01 ile 0:10 saniyeleri arasında görebiliriz.)
Yazıyı sonlandırırken Dolly Tekniğinin oldukça geniş kapsamlı tanımlamaları bulunduğunu da hatırlatmak isterim. (Zoom In, Zoom Out) 'Zoom' tekniğini incelerken Dolly çekim tekniğiyle ilgili bilgiler vermeye devam edeceğiz. Hem sizleri sıkmamak hem de konuyu uzatmamak adına yazıyı bir film önerisiyle bitirmek istiyorum.

Ders sonu film önerisi için tık tık

27 Haziran 2017 Salı

Ölüm Emri; B Movies

Death Sentence / Ölüm Emri

Kevin Bacon
John Goodman
Garett Hedlund
Muazzam oyuncu kadrosu. B Sınıf filmleri seviyoruz. Peki neden seviyoruz?

Çünkü izleyiciyi yormuyor. Pek bir şey vaat etme arzusunda değil. Filmde teknik detayların önemi yok. Senaryo klişe. Ama bir şekilde kendini bize izlettiriyor. (Ve evet sen beyaz yakalı! İş çıkışı Zorlu'da, Kanyon'da İstabul trafiğinin azalmasını beklemek için sıcak şarap içen beyaz yakalı, sen de seviyorsun bu türü) Tarantino hastası mesela bu B sınıf filmlerinin. (Şimdi için rahatladı dimi sevgili vitrin cam çalışanı arkadaşım. Tarantino da seviyor çünkü)

Bol kanlı sahneler, olabildiğince dram, aile, Amerikan bayrağı, silahlar, serseriler, silah tüccarları. Ölüm Emri de böyle bir film. Beklentisiz izlendiğinde çok seveceğiniz türden bir 'İntikam' filmi.

Sinema Dersleri: Tilt tekniği

Tilt en yalın haliyle kamera hareketleri demektir. Kamera yatay çevrilirse PAN, dikey çevrilirse de Tilt yapar. Tilt tekniğinin yerinde kullanılması filmdeki sahneye derinlik ve ritim kazandırır.

Jeremy Vineyard, Sinema Çekimleri adlı kitabında, Tilt çekim tekniğini kameranın dikey eksen yaptığı harekettir sözleriyle tanımlamıştır.

Kamera tilt yaptığı zaman bağlantı noktası üzerinde kamera aşağıya ve yukarıya doğru hareket eder. Tilt kamera hareketi genellikle yüksek binaları göstermek amacıyla kullanılır. (Jeremy Vineyard - Sinema Çekim Teknikleri)

Tilt tekniği de tıpkı PAN tekniği gibi hareket halindeki karakterleri takip etmek için kullanılır. (Quentin Tarantino'dan PAN tekniği izlemek için tık tık)

Aşağı doğru kamera hareketlerine Tilt Down, yukarı doğru kamera hareketlerine de Tilt Up denilmektedir.

Tilt çekim tekniğinin daha iyi kavranabilmesi için örnek bir vidyo ile açıklayalım.

Tilt kamera tekniğini Luc Besson, Leon filminin finalinde çok güzel yedirmiştir. İsmini Yüzüklerin Efendisi serisini çok sevdiği için Frodo'nun kılıcı Sting'ten alan  Gordon Matthew Thomas Sumner'ın eşsiz sesiyle girdiği Shape of my Heart bölümünde kameramız yukarıya doğru kalkmaktadır.

Danimarka sinemasının Lars Von Trier ile Dogma 95 manifestosunu yazan  Nicolas Winding Refn'in ustalık eserine Ryan Gosling'in eşsiz performans sergilediği Drive filminin açılış sahnesinde kamera muazzam Tilt hareketleri yapar.
Şuradan da görebileceğiniz gibi 01:01 ile 01:12 arasındaki Tilt hareketine Kavinsky'nin Nightcall'ı da eşlik eder ve ortaya tüm zamanların en iyi film açılış sekanslarından biri görsel sanatlar tarihindeki yerini alır. Teşekkürler Refn...

26 Haziran 2017 Pazartesi

Sinema Dersleri: Pan Tekniği

Temel Sinema Teknikleri

Sinemadaki temel yapıları öğrenmenin en iyi yolu olabildiğince fazla film izlemektir. (Quentin Tarantino bir DVD dükkanında çalıştığı 5 sene boyunca 6 binden fazla film izlemiştir. Filmlerinden absürtlükler de alt yapısını zenginleştirdiği bu görsel sanatlardan gelmektedir.) Tarantino bu işin okulunu okumadı. Sadece film izledi. Çok fazla film izleyerek de sinema sanatının icra edilebileceğini gösterdi.
Ancak ne yazık ki hepimiz Tarantino kadar hayatımızı DVD dükkanında hem para kazanarak hem de film izleyerek geçirecek kadar şanslı değiliz. Yine sinemaya ilgi duyan ancak vakti olmayan önemli bir kesim de bulunmakta.
Ben de elimden geldiğince sizlere ( tabii ilgililere) ufak tefek sinema dersleri vermeye gayret edeceğim. Popartcinema'nın derslerinde Jeremy Wineyard'ın Sinemada Çekim Teknikleri kitabını referans alacağız.


Pan Tekniği

Kameranın sağdan sola veya soldan sağa yatay düzlemde hareket ettirilmesidir. "Kamera Pan yaptı" denildiğinde kameranın sağa ve sola döndüğünü anlamamız gerekir.

Pan tekniği genellikle kadraja sığmayan çok geniş bir panaromayı göstermek amaçlı kullanılır. Örneğin Sergio Leone'nin 'Bir Avuç Dolar İçin' filminde kullandığı manzaraları göstermek amacıyla kullandığı teknik Pan'dır. ( Filmin girişi Pan tekniğiyle başlamaktadır.Yönetmenin isminin yazdığı kısım. Güneşin battığı yönden atla  gelen Clint Eastwood. Hatırladınız dimi?)
Bir başka örnek de 'Zulu' filminden Ön planda beklemekte olan İngiliz askerlerinin karşısında tepenin üzerinde duran ve neredeyse hiç bitmeyecekmiş gibi gözüken Zulu ordusunu göstermek için kamera Pan yapar.
(Ufak bir dipnot: Tarkan: Mars'ın Kılıcı (1969) adlı filmde Zulu filminin soundtrack'i filmin ana müziği yapılmıştır. Arzu Film, Zulu'nun yapımcılarına telif ödedi mi bilmiyorum ancak Tarkan filmlerinin güzel detaylarındandı. Dinlemek isteyenleri şöyle alalım Bu da Tarkan: Mars'ın Kılıcı filminde çalan versiyonu ) 'Tarkan' filmleri diyince Pink Floyd göndermesini hatırladınız mı? Hayır mı? -Söz veriyorum Tarkan: Güçlü Kahraman filmindeki Pink Floyd göndermesini anlatacağım- Konuyu dağıtmak istemiyorum şimdi)

Yine Truva filminde, Akha'lıların Truva surlarının önlerine geldikleri sahnede savaşçıları tepeden aşağıya doğru gösteren kamerada Pan tekniğine örnektir. İzlemek için tık tık


Sinemanın deha adamı Quentin Tarantino senaryoda 'The House Of Blue Leaves' adını verdiği bölümde Pan tekniğini kullanmıştır. ( Ki bana göre Tarantino'yu Tarantino yapan unsurlardan biridir bu. Kapalı mekanda Pan tekniğini çok iyi yedirmesi.) -Olur da silinir diye ilgili vidyoyu sisteme de yükledim.-



Sinema üzerindeki ilk dersimiz Pan tekniğinin anlatılmasıydı. Film örnekleri çoğaltılabilir ben kendi tercih ettiğim filmleri kullandım. 

25 Haziran 2017 Pazar

A.R.O.G

Bu zamanlarda dutluk olan bu yerlerde o zaman hiçbir şey yoktu

Arif Işık. Her türlü halı, kilim, travel.

Sonny, The Godfather ve 100 yaş

İsmi John Fransaze. 100 yaşında bir İtalyan. Bir asırlık da mafya babası.

Hapse ilk kez 1938 yılında girmiş. O yıldan bu yana da çeşitli sebeplerden ötürü 6 kez tutuklanmış cezasını çektikten sonra yine serbest bırakılmış.

Sonny lakabıyla akıllara hemen The Godfather'ı getiren bu tatlı görünüşlü dedemiz, 8 yıllık hapis cezasını tamamladıktan sonra 100 yaşında cezaevinden tahliye oldu.

24 Haziran 2017 Cumartesi

Clint Eastwood

Clint Eastwood...

Türk olsaydı yazlık sitelerdeki 'Emekli Albay' olarak korkulacak kişiydi.

Bir Avuç Dolar İçin, Birkaç Yüz Dolar İçin ve İyi Kötü Çirkin.

Sonra Kirli Harry. 90'lar. Affedilmeyen ve nihayet 'Milenyum'

Gran Torino ve American Sniper.

Dedemle birçok ortak yönü olan bir adam.

Ömrün uzun olsun...

21 Gram

"İlk yarım saati izlemesi ve anlaması hayli zor bir Inarritu filmi"

21 Haziran 2017 Çarşamba

The OA

Ne kadar da garip hareket ediyor bu insanlar?

#birsahne

Daniel Day-Lewis

Daniel Daw Lewis ismini duyunca aklınıza ilk gelen filmi söyleyin? (Benim In the Name of The Father geliyor)

Christy Brown'ın 'Sol Ayağım' isimli eserinin sinemaya uyarlanan versiyonunda başrolü oynayan ve o sene 'En İyi Erkek Oyuncu Ödülü' dalında Oscar'ı alan Lewis  malesef sinema kariyerini sonlandırdığını açıkladı.

Son Mohikan, New York Çeteleri'ndeki olağanüstü performanslarını zihnimize kazıtan Lewis'i son olarak Abraham Lincoln rolünde Lincoln filminde izlemiştik.

Sinemaya 5 yıl ara verdikten sonra Danimarkalı yönetmen Paul Thomas Anderson'un
Phantom Thread kadrosunda yer almayı kabul eden Lewis kariyerinde son kez kamera karşısına geçeceğini söyledi.

Kendisi Yüzüklerin Efendisi için Aragorn rolünü reddettiğinde (New York Çeteleri projesindeydi) "Kariyerimde aldığım en önemli karardı" demişti. Ancak bu karar New York Çeteleri'ndeki performansını beğenmemesiydi.

Lincoln filminden sonra uzun bir dinlenme evresine çekilen Lewis'i ikna eden Anderson acaba onun kariyerini bir süre daha sürdürmesini ister mi? Çünkü Lewis 1999 yılında da oyunculuk kariyerini sonlandırdığını açıklayarak hayatına baba mesleği olan ayakabbıcı dükkanını işletmeyle devam edecekti. Ta ki Martin Scorsese onu New York Çeteleri filmi için ikna edene kadar.

Çıkmadık candan umut kesilmez demiş atalar...

20 Haziran 2017 Salı

O-ren Ishii!

O-ren Ishii

Nesilden nesile sürecek bir sevda 
Yazdı filmlerini auter kafayla
Sever viskiyi gezmez boş kafayla
Oscarlık işler vardır Tarantino'da 

#Unutulmazfilmsahneleri2

Sacha Weed Everyday

The Dictator filminden bir sekans.

Bağımlılık yapan bir müzik, sürekli izlenme isteği uyandıran "OOO Amerikaaa, birth place of AIDS" repliği.

Sacha Weed Everyday'in orjinali için;



Dr. Dre, Ft Snoop Dogg-The Next Episode'ın orjinalinden çok daha iyi diyenlerdenseniz durmadan dinleyin. Gün içinde çalışırken ağızda mırıldanma alışkanlığı da yapıyor.

#Unutulmazfilmsahneleri1

Fear The Walking Dead

Güçlüyüz
Hazırız
Cesuruz.  #Fearthewalkingdead #S3/1

19 Haziran 2017 Pazartesi

Netflix 'Ülkeler ne izliyor' haritasını yayımladı

Sadece internet üzerinden hizmet veren dünyanın en popüler dizi-film izleme platformu Netflix, abonelerinin en çok izledikleri dizileri ülke ülke gösteren bir grafik yayımladı.

Yayımlanan grafiğe göre Türkiye'de abonelerin en çok izlediği dizi 'The Tudors' oldu.

İspanya'da 'Narcos' izlenirken, ABD'li Netflix'çilerin sıralamasında 'Shameless' 1 numarada yer aldı.

Benim çok sevdiği Black Mirror da en çok İngiltere ve Çin'de izlenmiş. ( Bu arada küçük bir dipnot verecek olursak, Çin'de Netflix kaçak yollardan izleniyor.)

Pazartesi tanışıklığı; Evan Goldberg

Evan Goldberg

'Metin-Ali-Feyyaz', 'Rakı-Balık-Sevdicek', 'İyi Kötü Çirkin' gibi olmazsa olmaz üçlülerden biri.  (Seth Rogen, Jonah Hill ve Evan Goldber.)
Seth Rogen ve Jonah Hill'e değinmeden önce Evan Golderbeg'den biraz bahsetmek istiyorum.

Kanadalı senaryo yazarı aynı zamanda Seth Rogen'ın 4 yaşından beri de arkadaşı. Nasıl tanıştıklarını hatırlamasalar da 'Super Bad'de anlatılan öykü Rogen ile Golderg'in bize nasıl bir çocukluk geçirdiklerine dair önemli ipuçları barındırmaktadır.
Goldberg ile Rogen çalıştığı tüm işlerde kendilerine has mizahlarını yansıtmışlardır.  James Franco ile de yakın arkadaş olan ikili The WatchPineapple Express, SuperbadThe InterviewThe Green Hornet, Sausage Party, This is the End filmleri bilinen örneklerdir.

Golderg Kanada gibi soğuk ve sıkıcı bir ülkeden eğlenceli tiplerin de çıkabildiğinin somut göstergelerindendir.

Goldberg Seth Rogen ortaklığı / Berggen

İkilimiz oldukça üretkenler.

Örneğin 'Sosis Partisi'nin yapımcılığını üstlendikleri gibi senaryosunu da yazmışlardır. Animasyon türünde yaptıkları bu çalışmanın dışında aynı sene Preacher isimli korku-komedi (Seth Rogen ve Goldberg'e has absürtlüklerin olduğu) çalışmasını da yapmışlardır. ( Preacher'e özellikle yakın durmanızı tavsiye edeceğim. Diz çoraklığı çekenler için kurtuluş yolu)

Komediden ziyade 'Oldschool' absürtlüğü sevenlerin Golderg'in yazdığı tüm senaryoları -mutlaka- izlemesini tavsiye ederim.

War Machine

War Machine, Netflix'in 60 milyon dolar bütçelik filmi. Filmin bana göre tek cümlelik özeti Brad Pitt. Beklenenden olağanüstü bir karaktere bürünmüş. Brad Pitt'e asker üniforması ve gevşek ağızla militar konuşma biçimleri çok yakışıyor. ( Bkz: Inglourious Basterds  - Ki War Machine'de daha iyi rol kesiyor)
Gerçek olayları anlatan yapımlar genellikle sevilmiştir. War Machine'de de Afganistan'da görev yapan 'Boss' lâkaplı Orgeneral Stanley A. McChrystal'ın hayatı anlatılmaktadır.  Filmin senaryosu Michael Tasting'in 'The Operatosr: The Wild and Terrifying Inside Story of America's War in Afghanistan' adlı romanından esinlenilerek yazılmıştır. Filmde kurgu ile gerçek birbirine paralel gitmektedir. ( McChyrstal'in yaşam öyküsünü okumak için tık tık)
General Stanley A. McChrytstal
ABD neden Afganistan'da?

Filmle ilgili karakter analizi ve yapmayacağım. Filmin izleyicisine verdiği çok net bir mesaj var. ABD neden Afganistan'da. ( Şimdi diyeceksiniz ki Afganistan'da ABD'nin çıkarına ne olabilir?)

Kısaca bahsetmek gerekirse;

ABD, George W.  Bush döneminde Afganistan'ı işgale sebep olarak 11 Eylül saldırıları ve Afganistan'daki Taliban ve Usame Bin Ladin'i göstermişti. ABD'nin planına göre, Afganistan işgal edilecek ve Afgan halkına 'Demokrasi' getirilecekti.

2001 yılında başlayan işgal aralıksız olarak 12 sene sürdü.  2014'te ABD Afganistan'daki askeri faaliyetlerini durdurarak çekildi.

İşgal sürecinde ne oldu?

Kısa kısa ve net anlatıma devam. ABD, Afganistan'a ilk girdiği andan itibaran Taliban'ın yasakladığı 'Afyon' üretimini kapalı kapılar ardında aktif hale getirdi. ( Filmde de anlatıldığı gibi Afyon saf eroine dönüştürülerek Avrupa, Rusya'ya ithal ediliyordu)

2005 yılında Afganistan dünyanın 1 numaralı uyuşturucu ihraç edicisiydi. 2005 ila 2010 yılları arasında Afganistan'ın uyuşturucu geliri 10. 7 milyar dolar kadardı. ( Her seneye ortalama 2.5 milyar dolar)

Birleşmiş Milletler uyuşturucu ticaretinin sorumlusu olarak Başkan Karzai'yi hedef gösterse de uyuşturucu işinin arkasında bizzat ABD Özel Kuvvetler Komutanlığı vardı. Ayrıca Taliban'a satılan silahlar da ABD denetiminden geçiyordu.

Ancak özelikle 2009 yılından sonra Taliban, Afganistan'da Kabil dışında her bölgeye hakimiyet kurdu. ABD için işler değişmeye başlamıştı. Özellikle tüm ABD genelinde kamuoyu ve basının baskıları sonucu Barrack Obama askeri Irak'tan olduğu gibi Afganistan'da da çekmek zorunda kaldı. ( 2014)

İşte War Machine'de anlatılan tüm hikâye bu... ( Yineleyelim Brad Pitt'in performansı şa-ha-ne)

Kaynaklar:

General Stanley A. McChyrtstal'in askeri yaşamaını okumak için tık tık

Afganistan 2004 - 2007 arasında dünyanın 1 numaralı Afyon üreticisi Tık Tık

Afganistan'ın uyuşturucu gelirleri için Tık Tık

6 Haziran 2017 Salı

La Nouvelle Vague

4 kafadarın, Paris'in bohem kafelerinde sade kahvelerini ve sert tütünden sardıkları ekşi sigaraları içip, 'Cahiers du Cinema' dergisine film eleştirileri yazarak geçirdikleri lümpen hayatlarından sıkılarak kamera arkasına geçmeye karar vermesiyle (Jean Luc Godard, François Truffaut'nın öncülüğünde sonradan Claude Chabrol ve Alain Resnais'in de katılımıyla) 'La Nouvelle Vauge' yani 'Fransız Yeni Dalgası' akımı ortaya çıkmıştı.

Akımın kuramlarından bahsetmeden önce Fransız film kuramcısı Andre Bazin'e ayrı bir parantez açmak gerekiyor. İkinci Dünya Savaşı'nda Paris, Almanlar tarafından işgal edilmişti. Bu işgal döneminde Almanlar, Fransız film arşivlerini yok etmeye çalışmışlardı. Bazin, 1936 yılında Henri Lanlois tarafından kurulan Fransız Sinematik arşivini koruyarak arşivlerin yok edilmesini önlemişti.( Yerin altında saklanan kopya kayıtlar savaştan sonra yeniden Fransız sinemasına kavuşturulmuştur / Tarantino'nun 'Inglourious Basterds filminde, sinema filmlerinin yakılarak Hitler'in öldürüldüğü sahne Fransız Sinematik Arşivi'ne bir göndermedir)
Bazin, bir yandan Almanlara karşı mücadele verirken bir yanda da sinema sanatını icra etmeye çalışmıştır. Yukarıda da bahsettiğim gibi günümüzde de hâlâ yayın hayatına devam eden ve Fransa dışında birçok ülkede de yayımlanan Cahiers du Cinema dergisini kurmuştur. ( 1943)

Ancak Almanların yoğun baskısından dolayı dergi 1943 ile 45 yılları arasında belirli aralıklarla çıkabilmiştir. Bazin, 1951 yılında Fransa Kültür Bakanlığı'nın da desteğiyle derginin editör kadrosunu genişletmiştir.  İlk film eleştirileri de bu dönem bizzat Bazin tarafından yazılmıştır. ( Daha sonra dergi kadrosuna Godard, Traffaut, Chabrol da katılmıştır. -1952-55 arası dönem)  // Dergi en verimli üretim yıllarını 1955 ile 1961 arası dönemde geçirmiştir. //

Bazin ve Fransız Yeni Dalga

Bazin, Fransız Yeni Dalga yönetmenlerini en çok etkileyen isim olmuştur. ( Auteur kavramı ortaya yine ilk kez bu dönem ortaya çıkmıştır)
Bu akım, sinemada pratiği öncül hale getirmiştir.  Bazin, Fransız Yeni Dalgası'na eleştirmenlikten gelen yönetmenlere sinema sanatının sorunlarını incelemelerini tavsiye etmiştir. Bazin'in tavsiyesiyle yeni dalga'nın dinamik beyinleri sinema üzerine teoriler üretmişlerdir.

Bazin 'yeni bir sinema dili oluşturmanın gereği'ne inanmıştır. Cahiers du Cinema dergisini de düşüncesinin amiral gemisi yapmıştır. Derginin yazarları da 'Auteur' kavramını ortaya koymuşlardır. Yine bu kavrama göre sinema filmindeki tek otorite yönetmendir.

Bazin'e göre yönetmenin kendisini 'Auter' olarak tanımlayabilmesi için teknik bilgisinin yeterli olması, filmin senaryosunu yazması gerekmektedir. Bazin, 'Auter' yönetmeni, yazar bir romanı, denemeyi, hikâyeyi  nasıl işliyorsa; yönetmende kamera arkasına geçtiğinde işlediği konuyu filmde, en az yazı dili kadar derin ve ince bir anlatım gücüyle kullanması gerektiğini söylemiştir.

Fransız Yeni Dalga yönetmenlerince de bir yönetmene 'Auter' denilebilmesi için filmlerinde mutlaka kişisel ve özgün bir söylemin olması gerekmektedir. ( Tarantino'nun 'bagaj' klişesi gibi, -yerde duran kameraya tepeden bakan karakterler .)
Bazin, Amerika'daki Beat Kuşağı hareketini de yakından takip etmiştir. Genç sinemacılara da bu hareketi takip etmelerini söylemiş, döneme ait yazıları okumalarını tavsiye etmiştir.

Fransız Yeni Dalga yönetmenleri ( Cahiers du Cinema yazarları da denilebilir) Hitchcock, Orson Welles, John Ford, Douglas Sirk gibi yönetmenleri incelemişler ve onlardan üslup olarak da etkilenmişlerdir.

Yeni Dalga filmlerinin yönetmenleri, izleyici ile arasında doğrudan iletişim kurmaz. Yeni Dalga izleyicisinin de senaryo ile veya öyküsünün ne olduğuyla ilgili bir kaygısı olmamalıdır. Akıma göre önemli olan 'öykü' değil 'stil'dir. Truffaut'nun 'Jules and Jim' filmi buna örnektir. ( Jules and Jim'e ayrı bir parantez açmam sebebi çok da sevdiğim Barış Bıçakçı'nın 'Bizim Büyük Çaresizliğimiz' kitabına da ilham olmasıdır. Hem de konusuyla. - Aynı kadına arkadaş olan iki yakın arkadaş- )

Fransız Yeni Dalgası, film yapımcılarının film üzerindeki 'kesin' hakimiyetlerini de reddetmişlerdi. (O dönem ve hâlâ Hollywood'da sıklıkla görüldüğü gibi)

Yeni Dalga filmlerinde filmin konusundan, popülerliğinden ziyade nasıl çekildiği önemlidir.

Madde Madde Fransız Yeni Dalgası

Taşınabilir ekipmanla, hareketli görüntüler ve kolay kurulan taşınabilir film arkası seti.

Doğal ışıkla yapılan yerinde çekimler. ( Hiç stüdya çekimi kullanılmamıştır)

Filmlerin açık şekilde sonlanması, genellikle mutsuz sonlar tercih edilmiştir.

Amaç salt Fransız sinemasına değil dünya sinemasına yenilik getirmek.

İtalyan Yeni Gerçekçileri örnek alarak filmlerde doğal ışık kullanmışlardır.

Filmde bir başka filmde göndermeler ilk kez bu akımla ortaya çıkmıştır.

Keza kronolojik sıralama ve karmaşık kurgu teknikleri ilk kez bu akımda denenmiştir.

Absürd sahneler yaygındır ancak bu sahneler bir anda cinayete bağlanabilir.

Uzun planlar vardır.

Doğaçlama tekniği ilk kez 'Yeni Dalga'da kullanılmıştır.

Stüdyo çekimlerine karşıdırlar, filmlerde doğal ve gerçek mekan çekimleri kullanılmıştır.

Sinema sektörün 'sanat' olarak bu dönemde tanınmıştır.
Kısa saçlı narin kadınlar, nazik ve cool adamlar, sigara dumanı, Paris'in muhtelif kafeleri, varoluşsal kaygılar, 68 dönemi - Fransız Yeni Dalgası tam olarak bu

Filmlerin sonu 'açık'tır. Net bir 'son' ile filmler bitirilmez. Film bittikten sonra izleyici uzun süre kendini duvara bakar halde bulabilir.

Karakterler, toplumun dayattığı muhafazakarlıktan uzaktır. Entelektüel seviyeleri yüksek olmasına rağmen siyasetle ilgilenmezler. Hayattan keyif almayı severler. Meslekleri yoktur ve başkarakterler daha çok öğrenci olan tipler olarak gösterilmektedir.
Fransız yeni dalgasının sinema tarihine sunduğu yenilik anlatımda, konuda ve karakterler itibariyle getirdiği 'özgürlük'tür.

François Truffaut'un '400 Darbe', Alains Resnais'in 'Hiroşima Sevgilim', Claude Chabrol'un 'Yakışıklı Serge', Jean Luc Godard'ın (İletişim Fakültesi öğrencileri pek sever) 'Sersei Aşıklar' filmleri (Sinema alanında -akademik veye benzeri- çalışma yapmayanlar için izlemesi zor filmler olsa da) akımın ilk örneklerindendir.
Godard ve Truffaut akımı 'radikal' olarak savunmuşlar ve akımın ortak düşüncesini "İzleyicilerin filmleri, aynı bir romancının kitap yazması veya bestecinin bir müzik parçasını yaratması gibi yorumlaması gerekir" sözleriyle yorumlamışlardır.
Sinemadaki 'Auter' kavramı ilk kez bu dönemde dile getirilmiştir.

Bazı eleştirmenler 'Hollywood'a kafa tuttuğunu söyleseler de Godard bu fikre katılmadığını belirtmiştir.  Godard, Fransız sinemasına ve dünya sinemasına yeni bir akım getirmek amacıyla filmler çektiğini söylemiştir. Hiçbir zaman Hollywood'a tepki veya Hollywood'u 'alt etmek' için film çekmemişlerdir. (Bu durumu daha çok İtalya'daki 'Beyaz Telefon' filmlerine tepki olarak niteleyebiliriz)

Sinemaya ve en az sinema kadar onun tarihine ilgi duyanlar için 'Fransız Yeni Dalgası' önemlidir. En azından fikir sahibi olmak gereklidir.

Fransız Yeni Dalgası'yla ilgili okuma yapmak isteyenler için birkaç kaynak kitap önerisi:

Chris Viegand / Fransız Yeni Dalga Sineması (Kalkdeon Yayınları)

Francois Traffaut / Hayatımın Filmleri ( Alfa Yayınları)

Jean Luc Godard / Godard Godard'ı Anlatıyor (Metis Yayıncılık)