7 Eylül 2017 Perşembe

Sinemanın en sert feminist yönetmenlerinden; Julia Ducournau'nun portresi

Her Fransız kadını gibi o da güzel sigara içiyor....
Julia Ducournau, adını bir grup veterinerlik fakültesi öğrencisini odağına aldığı Raw filmi ile duyurdu.

Kendisi korku türündeki filmleriyle Fransız sinemasının son dönem yenilikçi ve en cesur yönetmenlerden.

Raw filmiyle Cannes Film Festivali'nde (2017) özel ilgi gördü. Filmi iğrenç ve tiksinç bulan bazı jüri üyelerine Ducournau, "Yamyamlık insanlığın bir parçasıdır. Bazı kabileler bunu ritüel yapar ve bunu yaparken de hiç utanmazlar." sözleriyle cevap verdi.

Raw filmindeki hayvanların böbreklerinin, gözlerinin yendiği sekanslar için de Ducournau, "Birinin kolunu ısırdığınızda biraz daha ileri gitmek istediğiniz hissini elde edersiniz ancak bu ahlâki bir tuvaliniz olduğu için yapamazsınız" yorumunu yapıyor.

Ducournau'nun 'haz' kavramı etik olarak tartışılabilir. Fransız film eleştirmenleri de işte tam bu noktada bölünüyorlar. Sanatta ahlâki ve etik sınırlamalar olmayacağını savunan eleştirmenlere göre Ducournau, radikal ve umut vaat eden bir yönetmen. Ancak bazı muhafazakâr eleştirmenlere göre Ducournau'nun filmleri özellikle de Raw salt şiddet içeren ve hiçbir şey vaat etmeyen bir film.

Docournau, Raw filmini 'bomboş' bulunlar için açıyor ağzını yumuyor gözünü. "Karakterlerim her zaman içten içe canavar gibi hissettiğinden izleyicilerin de bir canavar gibi hissetmesini ve ne yaptığının anlaşılmasını istedim. Çünkü hepimiz canavarız" 
Ducournau, Raw filminde oynayacak aktör ve aktrislere "Bir ineğin kıçına elinizi sokmak hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye de sormuş.

Stili olan bir yönetmen

Ducournau, 18 Kasım 1983'te Paris'te doğdu. François Ozon, Louis Malle gibi yönetmenlerin de eğitim gördüğü film okulu La Femis'te senaryo yazarlığı okudu. Auter bir yönetmen. Kendi stili var. Filmlerinin senaryosunu yazıp kendi yönetip kurgusunu da kendisi yapıyor.

İlk projesi 2011 yılında Junior adlı kısa film. Midesine giren bir virüs sonrası 13 yaşındaki bir çocuğun geçirdiği metamorfozun anlatıldığı yapım aynı zamanda Raw'ın 16 yaşındaki 'aykırı' oyuncusu Garance Marillier'ın da ilk kez kamera karşısına geçtiği film.

2012'de üniversitede işkence yapan bir hocanın ve bu hocadan intikam almak isteyen eski bir öğrencisini odağına alan, televizyon işi Mange projesinde yer aldı. Son olarak da Raw filmiyle nihayet bağımsız film sevenlerin dikkatini çekmeyi başardı. (Her üç film de bol miktarda beden dehşeti içeriyor.)

Docournau'nun filmleri neden 'Beden Dehşeti' üzerine?


Docournau, 'beden' üzerine bu kadar saplantılı olmasını çocukluğundan kaynaklandığını söylüyor. Babası dermatolog annesi de bir kadın doğum uzmanıymış. Filmlerindeki tıbbi nitelikler ve bilgisi de anne ile babasından geliyor. Raw'da kullandığı yakın plan çekim teknikleriyle izleyiciyi bilerek daha çok rahatsız etmek istediğini de sözlerine ekliyor.

Filmlerindeki 'beden dehşeti'nin nedeni bilinçaltındaki bu etki. Birlikte yaşanılmaya korkulacak bir kadın.

Docaurnau'nun favori yönetmeni benim de en çok Şiddetin Tarihçesi filmini sevdiğim David Cronenberg.

Klişe olacak ama Raw'ın, Midnight Madness kanalındaki gösteriminde iki izleyici bayıldı. Filmin gösterimi yarıda kesildi ve salona ambulans çağrıldı.
Ducournau vazgeçilmez genç yıldızı Garance Marillier ile birlikte Cannes Film Festivali'nde. Aykırı fikirlerinin yanında aykırı tarzıyla da dikkat çekiyor
Docournau, feminist bir yönetmen. Ancak filmlerinin kitlesi için herhangi bir cinsiyetçi söylemde bulunamayız. "Ben bir kadınım, evet güçlü bir kadınım. Filmim de feminist ancak herkesin alabileceğibi mesaj olduğuna eminim" 

Ducournau'nun filmlerini birkaç cümle ile özetleyecek olursak, Antik dönem filozoflarından esinlenelim. "Her insan kendisinin biraz hayvanıdır"

Yazıda kullanılan kaynaklar:

1) Julia Ducournau'nun The Guardian'a verdiği söyleşiyi okumak için tıklayın

2) Britanya basını kendisini seviyor. Ducournau'nun Independent'a verdiği söyleyişiyi okumak için tıklayın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder