21 Nisan 2022 Perşembe

Yalan Tanrılar

Ölmekte olduğunun bütün canlılığıyla farkında olmak ne menem bir duygudur. Aşırı hassas bir yalnızlık içerisinde kıvranırken ruhumu, cehennemi ortamda özüne itina ile ihanet eden biriymiş gibi gibi bıraktığımı hissediyorum.

Tüm edindiğimiz tecrübeler biraz uğursuzlukları da barındırır. Önümüzü kapatan perdeleri kaldırdığımızda aklımızın köşesinde geriye, yalnızca sonsuz bir uçurumun dibinde olduğumuzu anlamak kalır. Ağlamak artık imkansızdır.

Boğucu sıkıntılarından kurtulmak için ne yapmalı insan? Yalnızlık, insanın kendisine karşı tahammül edebilmesiymiş biraz da. Tek olmaktan gurur duyan insan zihni bir süre sonra tahayyülünde biriktirdikleriyle iyi münasebetler de kurabiliyor. 

Üzüntülü ya da bunaltılı geçen anlarımı boş gördüğüm bir a4 kağıdına not etmeyi seviyorum. Terapi gibi geliyor bana, yazdıkça, kendimi anlattıkça ruhumun içerdiği ürpertileri atabiliyorum içimden.

Tanrı'yı bizim ona eklediğimiz sıfatlarla yaşatırız. Melankoli, kozmik bir boşluktur, tehlikelidir. İnsan bedenini, ruhunu ele geçirmek için pusuda bekler, karakterin en ufak bir zaafiyetinde zehrini zerk eder. Saf anksiyetenin bir nedeni de budur.

Ne yapmak gerek. Hoşçakal kadar!

Antoloji

İnsan içgüdülerinin esiridir. Bilinçli biri, doğru ve sürdürülebilir bir aşkın sonsuza kadar olmadığını sürmeyeceği gerçeğini de bilir.

Her ilişki özünde büyük ve yıkıcı unsurları da beraberinde taşır. Güzel başlayan, hüzünle devam eden ve yıkıcı sonuçlara neden olan kendi içinde özgün ilişkiler, modern çağdaş arketipler.

Çok zor geçiyor günler, yüzmek, güneşe bakmak bile iyi hissettirmiyor artık. 

"Belki duyarsın diye"