16 Ocak 2018 Salı

Hollywood'a eleştirel bir bakış; Hail Caesar!

Coen Kardeşler'in, yapımcılığını, senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği 'Hail Ceasar' (Yüce Sezar) filmi, 1950'li yıllların Hollywood sektöründeki bir grup sinemacının hayatına odaklanan bir yapım.

Coen kardeşlerinin kendine özgü absürtlüğünün hemen hemen her sekansında hissedildiği filmde, izleyiciler, western filmlerinden fırlayan karakterler ile birlikte Roma dönemine kadar epik bir yolculuğu da çıkıyor.

La La Land,  yayınlandığında "Hollywood'a saygı duruşu" denilmişti ancak, Coen Kardeşler'in Yüce Sezar'ı La La Land'dan iki siklet üstün gelecek bir film.
George Clooney'nin 'salak' rolünde olduğu, Josh Brolin'in sert ve kapitalizmi temsil eden yapımcı pozisyonunda çalıştığı, Ralp Fiennes'ın obsesif bir yönetmeni canlandırdığı, Scarlett johansson, Tilda Swinton, Jonah Hill'in de yer aldığı filmde, Coen Kardeşler dine, tarihe, mitolojiye, Hollywood'a, sinemaya, aşka ironi dolu dokunuşlarını öyle güzel konduruyorlar ki film akıp gidiyor.
Coen kardeşlerin ilk olarak 2009 yılında çekmeyi planladıkları Yüce Sezar, senaryodaki eksikliklerin tamamlanması amacıyla 2 defa ertelendi. 2011 ve son olarak da 2014 yılında başlanan çekimler 2015'te bitti ve film 2016'da gösterime girdi.
Orson Welles'ın 1941 tarihli 'Yurttaş Kane' filminde (ayrıca her iletişim fakültesi öğrencisine en başta izlettirilen film) Amerikan halkının nasıl tek tipleştirildiği ve yönlendirildiği medya patronu William Randolph Hearst'ün üzerinden anlatılırken, Hail Ceasar'da da Joseph McCarthy'nin 1950'li yıllarda ABD'deki sol entelektüel çevrelere ve özellikle de akademisyenlere yönelik baskıcı tutumunu Coen Kardeşler'e özgü tutumla iğleniyor.

Amerikan hükümetine karşı Amerika'ya Karşı Etkinlikleri Soruşturma Komitesi önünde komünistlik suçlamalarına karşı ifade vermeyi kabul etmeyen film yapımcısı, yönetmen, senaryo yazarı 10 sinemacıya yönelik söylenen 'Hollywood Onluları' hadiselerine de  göndermeler yapan Coen Kardeşler, McCarthhy'nin sert tutumunu yine kendilerine özgü mizahlarıyla eleştiriyor.
Filmdeki 10 kişilik Marksist sinemacıların gösterildiği sekans da yukarıda bahsettiğimiz 'Hollywood Onluları'nı referans veren ve filmin belkide en eğlenceli sahnelerinden biri. Prof. Marcuse'nin Marksizm üzerinden konuşup Engels adını verdiği köpeğini susturması Coen Kardeşler'in kıvrak politik zekalarını da gösteren en güzel sekanslardan biriydi.

Filmin bol ve karışık gelen diyaloglarının arasında ani olarak bir 'kadın yıldız'ın evli olmadan hamile kalmasının duyulması hemen kafada din, siyaset, sinema üçgenin canlanmasına vesile olarak izleyiciyi diri tutmayı sağlıyor.
Coenler, aynı zamanda bizi, filmin içinde filme sokuyor. Bazı sekanslarda, Capitol Records tarafından çekilen film sahneleri o kadar uzun tutulmuş ki kendinizi bir anda gerçekten başka filme geçmiş gibi hissediyorsunuz.

Sonuç itibariyle Hail Caesar, Coen Kardeşler'in filmografilerinde 'kült' olarak yerini almayı hak eden bir film.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder