Minimalist epiğin mucidi, şiirsel anlatımıyla sinemayı benzeri olmayan bir saflık seviyesine taşımış biri Abbas Kiyarüstemi.
Sanatçı duyarlılığı, gündelik olayların içindeki mucizeleri yakalamaktaki becerikliliği onu sinemanın gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden biri yaptı.
Sinema konusunda hiçbir eğitim almamış olmasına rağmen sarsılmaz hayal gücüne borçlu olduğumuz senaryo ve öykülerindeki şiirsel anlatımı, yaşam-ölüm üzerine ruhani bir başyapıtı olan Kirazın Tadı, hayatın gündelik sıradanlıklarına zinde gözlerle bakmanın ürünüdür. Kiyarüstemi gözlemler, anımsar ve tüm bunları bize ekranda tasvir eder.
Kiyarüstemi'nin filmlerindeki karakterleri gerçek hayatla ve kendimizden bir şeyler bulduğumuzu hissettiğimiz için seviyor, filmlerindeki uzun diyaloglara kendimizi bu yüzden kaptırıyoruz belki de. Kiyarüstemi filmlerini izleyen seyircinin tek amacı görüntülerdeki hakikati keşfetmektir. (Kiyarüstemi izlediği ilk Hollywood filmine hikâyedeki karakterlerin gerçek hayatla bir ilgisi olmadığını sezdiği için uyuyakaldığını da söylemiştir)
Kirazın Tadı sıradan olanın içindeki güzelliği keşfetmemizi sağlıyor. İzleyici filmde, (ki bu tüm Kiyarüstemi filmleri için geçerlidir) mantıktan yoksun bırakılmış duygusal bir şantaja maruz kalmaz, olayları daha bilinçli bir gözle takip eder. Kiyarüstemi'ye göre iyi bir film "Sizi kendi rotanızda tutar. İçinizdekileri uyandırıp bitmesinden çok sonra bile sizi hırpalayarak kışkırtır."
Kirazın Tadı'ndaki unutulmaz finali "açık yapıt"ı oluştururken içi içine sığmaz. "İnsanların filmlerimi izlerken uyuyakalmalarını aldırış etmem, yeter ki sonrasında o filmle ilgili hayal kursunlar" Son sahneyle ilgili düşünecek ne çok şey var değil mi?
Böyle bir son "belirli, kesin ve mühürlü bir çözümden daha inandırıcı" değil mi? New York'ta düzenlediği bir sinema atölyesinde filmlerindeki finalle ilgili şunları söylemiştir usta yönetmen: "Seyircinin normalden daha fazla çaba göstermesini, gelip geçici karmaşanın tadını çıkarmasını, böylece kendilerini ifade edebilmelerini isteyen bir yönetmenim. Bu yüzden de izleyicilerimin bir kısmını kaybediyorum. Benim için film, insanları görmeye ve sorular sormaya, sinemayı yalnızca bir eğlence aracı olmak dışında bir işlevle değerlendirme zahmetini göstermeye ikna etmekle ilgilidir."
Kirazın Tadı'ndaki final seyircinin hayal dünyasında düşler kurmasına izin verir. İzleyici karakterle ilgili alternatif yollara ulaşır.
Örneğin Tahran'daki doğa tarihi müzesindeki çekilen sahneye bakalım. Badii'yi öğrencilerin bir bıldırcın üzerinde incelmeme yaptıkları odanın camından içeri bakarken görüyoruz. Öğrencilerin öğretmenleriyle konuşmalarını duyuyor ancak onları göremiyoruz. Kiyarüstemi izleyicisinin olan biteni zihninde canlandırmasına yardımcı oluyor: "Bazen, bir kişinin ayağının görünmesi o kişinin ruh halinin en iyi göstergesidir"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder