18 Şubat 2020 Salı

Takıntılı bir film; A Clockwork Orange


Stanley Kubrick'in Anthony Burgess'in Türkçeye Otomatik Portakal adıyla çevrilen eserinden uyarladığı film, ilaçlı sütle kafayı bulup efkâr-ı umumiyenin huzurunu kaçıran Alex Delarge'ın önderliğindeki çetenin şiddet dolu öyküsünü anlatıyor.

Film, bilinmeyen bir zamanın Londra'sında geçer. Filmin giriş sekansı, gülünç ama aynı zamanda ürkütücü motiflerle dizayn edilmiş çete üyelerinin, "eğlenceleri"ne şiddet katmak amacıyla planlarını yapmak üzere sürreal "Korova" barıyla başlar. Karakterler, "Ultra kaba"dır. Bunun nedeni de synthemesc, drencrom adlı sentetik maddelerinden oluşan sütten kaynaklıdır.

Çetenin uyguladığı şiddet hep zayıflara yöneliktir. Yaşlı ve zengin bir yazarın evine girip adamı döverler, karısını bağlayarak son derece rahatsız bir sekansla (seyirciyi oldukça rahatsız edici bir sahne) adamın gözü önünde karısına tecavüz ederler. Kubrick, ısrarla bu sekansı bize göstermiştir. Aklına estiği gibi davranan çetenin şiddet boyutu filmin ilk dakikasından itibaren temposu artarak devam eder.

Çetenin kendilerine verdikleri isim de vardır: "Droog" 

Kubrick'in filmde yarattığı atmosfer, Birleşik Krallık yönetimince oldukça sert tepkiye neden oldu. Filmin gösterilmesi 25 yıl boyunca yasaktı. Zira filmde sağlıklı, huzurlu diyebileceğimiz hiçbir şey yok. Tüm sekanslar son derece rahatsız edici.

Kubrick'in en rahatsız edici filminde, seyirciye kaçacak alan bırakılmıyor. Sahneleri izlemek oldukça zor. 1970'lerin atmosferini ve sinemaya muhafazakâr bakışın etkin olduğu dönemde Kubrick oldukça cesurca anlatmayı seçiyor hikâyeyi.

Kubrick, filmle dünyanın şiddete teslim olduğunu ve insanların bu şiddette büyük payı olduğunu söylemek istemektedir. Dünya kaosa teslim olmuştur. Bu kaos da insanın ilk atasından beri genlerindeki kodlu şiddet dürtüsünden kaynaklanmaktadır.

Filmdeki tecavüz sahneleri şiddetin nedensiz biçimsiz hali gibidir. Seyircide rahatsızlık verici bir itki oluşur. İster istemez bize bu sahneleri izlettiği için Kubrick'i sorgulamaya başlar. Bu şiddet ritüeli bir an önce bitsin ister.

* Bu yazıda Veysel Atayman'ın Şiddetin Mitolojisi (İthaki Yayınları, 2019, İstanbul) kitabından yararlanılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder