29 Temmuz 2019 Pazartesi
Yol
İnsan ruhunu canlı tutan yegane unsurların başında yolda olmanın geldiğini düşünüyorum. Yolculuk öncesi geceden toplanan bavulun verdiği mutluluk sebebinin, gerçek mutluluk olduğu kanısındayım.
Şöyle bir geriye dönüp bakar mısın? Gerçekten kendini ne zaman mutlu hissettin. Son çıktığın yolculuğu da hatırlamanı istiyorum. Hazırlık süreci, bavulun fermuarını kapattığın an, yolda olacak olmanın verdiği his seni mutlu etmedi mi?
Yolcuk esnasında arkanda kalan ışık hüzmeleri, elektirik direklerindeki leylek yuvaları, iki şeritli yolun ortasındaki çizgilerin bir bir ardında kalması. Bunlar insanın içindeki boşluğu derinden dolduracak kadar güzel ayrıntılar.
Yola çıkın, yolda olun. Daha fazla, daha fazla, daha fazla yol yapın.
23 Temmuz 2019 Salı
20 Temmuz 1974
Yıl 1974.
Kıbrıs Barış Harekâtı'nın arefesi. Başbakan Bülent Ecevit, havayı koklamak için Londra'ya uçmuş. Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan Ankara'da. Orduya harekât emri verilmiş. Kayseri'den hava komandoları, Bolu'dan dağ komandoları Akdeniz'e doğru indirilmiş. Mersin'den de su altı taarruz timleri emir bekliyor.
Havadan, karadan, denizden büyük amfibik harekât müştereken başlatılmış.
20 Temmuz 1974...
Katledilen Kıbrıs Türklüğü adına tüm Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları göğüslerini ve bedenlerini tüm maneviyatlarıyla feda etmişler...
Rum tarafı şaşkın. Künyesinde 1 numara olan Mücahit Rauf Denktaş, uçaklardan inen paraşütçü komandolara "Yağmur gibi indiler" diyerek kıyama durmuş...
Cumhuriyet tarihimizin ilk sınır ötesi harekâtı, 20. yüzyıl askerî tarihinin en önemli gelişmelerinden biri olarak da tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı.
Bu fotoğraf mı? Cüneyt ve Betül Arkın çifti. Ömürleri uzun olsun....
Kıbrıs Barış Harekâtı'nın arefesi. Başbakan Bülent Ecevit, havayı koklamak için Londra'ya uçmuş. Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan Ankara'da. Orduya harekât emri verilmiş. Kayseri'den hava komandoları, Bolu'dan dağ komandoları Akdeniz'e doğru indirilmiş. Mersin'den de su altı taarruz timleri emir bekliyor.
Havadan, karadan, denizden büyük amfibik harekât müştereken başlatılmış.
20 Temmuz 1974...
Katledilen Kıbrıs Türklüğü adına tüm Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları göğüslerini ve bedenlerini tüm maneviyatlarıyla feda etmişler...
Rum tarafı şaşkın. Künyesinde 1 numara olan Mücahit Rauf Denktaş, uçaklardan inen paraşütçü komandolara "Yağmur gibi indiler" diyerek kıyama durmuş...
Cumhuriyet tarihimizin ilk sınır ötesi harekâtı, 20. yüzyıl askerî tarihinin en önemli gelişmelerinden biri olarak da tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı.
Bu fotoğraf mı? Cüneyt ve Betül Arkın çifti. Ömürleri uzun olsun....
20 Temmuz 2019 Cumartesi
Flaneur #6
* Merhaba
* Türkiye'de hâlâ en çok sevdiğim mizah yazarlarından biri Vedat Özdemiroğlu. İki sözcük bir tümce ile zekâsının keskinliğini anlamanız mümkün. Ha bir de eski gazete küpürlerini biriktirmeyi çok sever. Rahmetli babacığı da Türk Silahlı Kuvvetleri emeklisidir.
* "Papatya gibisin beyaz ve ince ve bi seviyosun bi sevmiyosun, bi seviyosun bi sevmiyosun..." V.Ö
* S-400 Korkunç İvan, F-35 Moby Dick
S-400 Ekim Devrimi, F-35 Amerikan iç savaşı
S-400 Doğu Berlin, F-35 Batı Berlin
S-400 Dostoyevski, F-35 Jack London
S-400 Uzaktan üflemeli, F-35 Bas gitar
S-400 Andrei Tarkovsky, F-35 Stanley Kubrick
S-400 Rus mühendisliği, F-35 Amerikan rüyası
S-400 kahve sohbeti, F-35 ailecek akşam yemeği
S-400 düz vites, F-35 otomatik vites
S-400 sahil kasabası, F-35 tatil beldesi
S-400 Sputnik, F-35 Amerika'nın Sesi
S-400 Uzaya çıkış, F-35 Ay'a yolculuk
S-400 açık ilişki, F-35 katı bağlılık
S-400 evin çatısı, F-35 teras kat
* Kendi Uçağını Kendin Yap Yarım asırlık bir rüya. Mareşal Atatürk'ün "İstikbal Göklerdedir" sözü tahayyülümde...
* Romalılar: Medeniyet ithalcileri. Zeytinyağı tüccarları. Su kemerleriyle beslediler ailelerini, zihinlerini içtikleri Sicilya şaraplarıyla parlattılar. Dere kıyılarında taş toplayarak surları keşfettiler. Köylüyü milletin efendisi yaptılar, civan delikanlılardan da lejyoner grubu oluşturdular. Proteryanları konsüllerin alfa korumalarıydı. İstanbul'da en çok sevdikleri semt Cihangir. Entelektüel, liberal Roma senatörlerinin dimağı...
* Türkiye'de hâlâ en çok sevdiğim mizah yazarlarından biri Vedat Özdemiroğlu. İki sözcük bir tümce ile zekâsının keskinliğini anlamanız mümkün. Ha bir de eski gazete küpürlerini biriktirmeyi çok sever. Rahmetli babacığı da Türk Silahlı Kuvvetleri emeklisidir.
* "Papatya gibisin beyaz ve ince ve bi seviyosun bi sevmiyosun, bi seviyosun bi sevmiyosun..." V.Ö
* S-400 Korkunç İvan, F-35 Moby Dick
S-400 Ekim Devrimi, F-35 Amerikan iç savaşı
S-400 Doğu Berlin, F-35 Batı Berlin
S-400 Dostoyevski, F-35 Jack London
S-400 Uzaktan üflemeli, F-35 Bas gitar
S-400 Andrei Tarkovsky, F-35 Stanley Kubrick
S-400 Rus mühendisliği, F-35 Amerikan rüyası
S-400 kahve sohbeti, F-35 ailecek akşam yemeği
S-400 düz vites, F-35 otomatik vites
S-400 sahil kasabası, F-35 tatil beldesi
S-400 Sputnik, F-35 Amerika'nın Sesi
S-400 Uzaya çıkış, F-35 Ay'a yolculuk
S-400 açık ilişki, F-35 katı bağlılık
S-400 evin çatısı, F-35 teras kat
* Kendi Uçağını Kendin Yap Yarım asırlık bir rüya. Mareşal Atatürk'ün "İstikbal Göklerdedir" sözü tahayyülümde...
* Romalılar: Medeniyet ithalcileri. Zeytinyağı tüccarları. Su kemerleriyle beslediler ailelerini, zihinlerini içtikleri Sicilya şaraplarıyla parlattılar. Dere kıyılarında taş toplayarak surları keşfettiler. Köylüyü milletin efendisi yaptılar, civan delikanlılardan da lejyoner grubu oluşturdular. Proteryanları konsüllerin alfa korumalarıydı. İstanbul'da en çok sevdikleri semt Cihangir. Entelektüel, liberal Roma senatörlerinin dimağı...
15 Temmuz 2019 Pazartesi
Berlin 1957
"Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarının düşünen bir kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük yapacağı umulur. Ama beş, on dakikada ölüyor... Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar." Yusuf Atılgan - Aylak Adam
13 Temmuz 2019 Cumartesi
Sovyet Sineması'nın "Morfin Tinktürü"; Andrei Tarkovsky #1
Rus edebiyatı için Maksim Gorki neyse, Sovyet sineması için de Andrei Tarkovsky odur.
Tarkovsky'nin Zerkalo/Ayna'sı, Gorki'nin Benim Üniversitelerim'in yansımasıdır.
Gorki'nin betimlemeleri, Tarkovsky'nin pitoresk kamera açılarıdır.
Ancak ikisinin ayrıldığı keskin bir ayrım vardı. Gorki, Stalinisttir ve Sovyet sistemini kesin dille hiçbir zaman eleştirmemiştir. Tarkovsky dönemin hükümeti tarafından "zararlı", "rejime düşman" ilan edilmiştir. Bu yüzden de ölümü münevverlerin sığınma yeri olan Paris'te olmuştur...
Ömrü boyunca KGB tarafından izlemmiştir. Ayna filminin dağıtımı konusuna Goskino'nun tüm engellemelerine karşı durmuş, filmini Cannes'a kadar götürmüştür. (Goskino, Sovyetler Birliği Sinema Yarkurulu. Dönemin sinemadan sorumlu en yüksek devlet organı)
Doğduğu toprakların insanları onu her ne kadar Sovyetlerin yıkılışından sonra tanısa da Tarkovsky, Berlin, Amsterdam, Paris gibi kültür başkentlerinde hep en üst protokollerde ağırlanmıştır.
Amerikan yapımı B-Movie filmlere alışmış nesil elbette sevmez dahi yönetmeni. Natüralisttir Tarkovsky. Rüzgâr, alev, kuş sesleri, uğultu filmlerinde capcanlı yansır seslere. Ayna filmi de buna en güzel örnektir.
İvan'ın Çocukluğu'nda, Sovyet Rusya'yı çok derinden etkileyen II. Dünya Savaşı'ndan ilham alan Tarkovsky, filmde savaşa karşı duyduğu nefreti aktarmıştır. Bunun içinde çocuk mefhumunu ön plana çıkarmıştır. Çünkü ona göre çocukluk, savaşla en çok çelişen bir kavramdı.
Dahi olarak gördüğü Rublev hakkında Tarkovsky, elinde az bilgi olduğu için karakteri yaratırken oldukça özgür davrandığını söylemiştir. Tarkosky filminde, Rublev'in sanatıyla yüksek ahlâki değer yarattığını, Tatarlar'ın zulmünü ve kaotik Rusya'nın durumunu ince ince irdeleyerek anlatmıştır.
Andrei Rublev, gösterildiği Cannes Film Festivali'ne damga vurmuştur. Ancak filmin bu şöhreti Moskova'daki yöneticileri memnun etmeyecekti. Tarkovsky'nin suyu ısınıyordu...
Tarkovsky sinemasını seven biri bilir ki, atlar özel bir dramaturjiyi simgeler. Tarkovsy'e göre atlar yaşamı simgelemektedir ve Rus kültüründe de önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden de Andrei Rublev'in finalinde atlar önemli bir imgedir.
Yine aynı filmdeki bir başka dikkat çekici özellikte hiçbir şekilde gökyüzünün görülmemesidir. Andrei Rublev'in tüm planlarında gökyüzü gösterilmezken toprak seyircinin neredeyse gözüne sokulacak şekilde belirgin gösterilmiştir. "Benim her zaman her şeyden çok ilgimi çeken şey toprak olmuştur. Topraktan çıkan ya da toprak üzerinde yetişen her şeyin serpilip büyüme süreci beni büyülüyor, ağaçlar, çimenler... Göğe doğru yükselen her şey... İşte bu yüzden filmimizde gökyüzü topraktan doğan, toprak üzerinde yetişen her şeyin yükseldiği bir boşluk olarak görülüyor. Bana göre gökyüzünün kendi içinde ve kendi başında sembolik bir anlamı yoktur"
Kaynak tavsiyesi:
Mühürlenmiş Zaman, Andrey Tarkovsky, Agora Kitaplığı
Şiirsel Sinema Andrey Tarkovsky, Derleyen: John Gianvito, Agora Kitaplığı
Büyülü Fener, Ingmar Bergman, Agora Kitaplığı
Kayıp Umudun İzinde Andrey Tarkovski Sineması, Babek Ahmedi, Küre Yayınları
10 Temmuz 2019 Çarşamba
Flaneur #5
* Merhaba
* Sinsi, riyakâr, niş bir kişilik. Karşınızda Cüneyt Özdemir. İliştirilmiş gazeteciliği Türkiye'de neşretmiş ağa babadır kendisi. Türker İnanoğlu'nun koruması altında hayatını ABD'de sürdürmektedir. Mabadı rahat olduğu için de her konuda herkese rahatlıkla sallamaktadır. Bir de o itici kahkakası varki, tahammül edilemez...
* İletişim Yayınları'ndan çıkan kitapların hepsinin kapakları çok güzel. Teşekkürler Suat Aysu.
* İthaki Yayınları, İsaac Asimov'un Gökteki Çakıl Taşı kitabının ilk Türkçe baskını geçtiğimiz ayda raflara çıkardı. Yakın durmanızı öneririm. İhsan Tatari'nin çevirisiyle.
* Çeşme'de keriz silkelemek için güzel beach clublar var arkadaşlar. Before Sunset, Cove Ayayorgi gibi. Efil efil rüzgâr altında, soğuk denize girmeniz için kelle başı 100 lira vermeniz gerekiyor. Ha oldu da canınız soğuk bira istedi. Onun için de 40 lirayı gözden çıkarmanız gerekiyor. Bu durumdan canı yananlardan biri Anıl Aba olsa gerek, Birgün gazetesi kendisine köşe vermiş o da konuyu mülahaza etmiş. Bu arada bu söylediğim beachlere paranız olsa bile giremeyebilirsiniz. Zirâ ilginç bir kast sistemi devrede burada. (Kelimenin tam anlamıyla kapitalizmin bağırsaklarını görüyorsunuz) Kapıdaki görevli sizi yeterince para harcayacağınıza ikna olmazsa, "Rezervasyonunuz yoktur" gerekçesiyle almıyor. Ya da oldu da rezervasyon yaptırdınız ve zamanında gitmediniz, "Rezervasyonunuz düşmüştür" gerekçesiyle yine giremiyorsunuz. Buraları tercih edecekler tüm bu hususlara dikkat etsin lütfen...
* Bu arada iktidar partisinin en çok övündüğü unsuların başında malum yollarımız geliyor. Kaymak gibi yollarımız, köprülerimiz var. Devlet bunları yap-işlet modeliyle halkın hizmetine sokmuş. Eyvallah ancak neden bu kadar pahalı? Özel aracınızla İzmir'e gidiyorsanız Osmangazi köprüsüne 130 lira, Osmangazi'den sonraki Bursa-Balıkesir bağlantı otoyoluna 33 lira, Aydın-İzmir otoyoluna da 12 lira vermek zorundasınız. Yani toplamda İzmir'e ulaştığınız HGS bakiyenizden 175 lira eksilecek. Gidiş-dönüş 350 lira demek. Benzin masrafı hariç, sadece kara yollarına ödediğiniz tutar bu. Bu konuda elbetteki yetkililer halkın yaşamını kolaylaştırmak için bir şey yapmayacaklar. Gebze üzerinden Körfez'i dolanıp dolanmamak arasında gidip geleceğiz uzun süre...
* Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi adı altında Millî Mücadele'nin anlatılıldığı seriyi online erişime açmış. Haftanın en güzide haberlerinden biri.
* İstanbul'un yaşanabilir bir şehir olduğunu metroda ve sokakta artan kitap okuyucularından anlayacağız.
* Sabancı Vakfı'nın Dijital Yalnızlık konulu kısa film yarışmasına başvurular başlamış. Son katılım tarihi 22 Kasım.
* Çeşme-Atina arası feribot seferleri başlamış. Feribotun fiyatı 55 Euro (Arabasız binim). İlk seferde de bizimkiler feribotu Mehter ile uğurlamış. Yolculuğun toplam süresi de 7 saat sürüyormuş. Güzel haberler bunlar.
* Sinsi, riyakâr, niş bir kişilik. Karşınızda Cüneyt Özdemir. İliştirilmiş gazeteciliği Türkiye'de neşretmiş ağa babadır kendisi. Türker İnanoğlu'nun koruması altında hayatını ABD'de sürdürmektedir. Mabadı rahat olduğu için de her konuda herkese rahatlıkla sallamaktadır. Bir de o itici kahkakası varki, tahammül edilemez...
* İletişim Yayınları'ndan çıkan kitapların hepsinin kapakları çok güzel. Teşekkürler Suat Aysu.
* İthaki Yayınları, İsaac Asimov'un Gökteki Çakıl Taşı kitabının ilk Türkçe baskını geçtiğimiz ayda raflara çıkardı. Yakın durmanızı öneririm. İhsan Tatari'nin çevirisiyle.
* Çeşme'de keriz silkelemek için güzel beach clublar var arkadaşlar. Before Sunset, Cove Ayayorgi gibi. Efil efil rüzgâr altında, soğuk denize girmeniz için kelle başı 100 lira vermeniz gerekiyor. Ha oldu da canınız soğuk bira istedi. Onun için de 40 lirayı gözden çıkarmanız gerekiyor. Bu durumdan canı yananlardan biri Anıl Aba olsa gerek, Birgün gazetesi kendisine köşe vermiş o da konuyu mülahaza etmiş. Bu arada bu söylediğim beachlere paranız olsa bile giremeyebilirsiniz. Zirâ ilginç bir kast sistemi devrede burada. (Kelimenin tam anlamıyla kapitalizmin bağırsaklarını görüyorsunuz) Kapıdaki görevli sizi yeterince para harcayacağınıza ikna olmazsa, "Rezervasyonunuz yoktur" gerekçesiyle almıyor. Ya da oldu da rezervasyon yaptırdınız ve zamanında gitmediniz, "Rezervasyonunuz düşmüştür" gerekçesiyle yine giremiyorsunuz. Buraları tercih edecekler tüm bu hususlara dikkat etsin lütfen...
* Bu arada iktidar partisinin en çok övündüğü unsuların başında malum yollarımız geliyor. Kaymak gibi yollarımız, köprülerimiz var. Devlet bunları yap-işlet modeliyle halkın hizmetine sokmuş. Eyvallah ancak neden bu kadar pahalı? Özel aracınızla İzmir'e gidiyorsanız Osmangazi köprüsüne 130 lira, Osmangazi'den sonraki Bursa-Balıkesir bağlantı otoyoluna 33 lira, Aydın-İzmir otoyoluna da 12 lira vermek zorundasınız. Yani toplamda İzmir'e ulaştığınız HGS bakiyenizden 175 lira eksilecek. Gidiş-dönüş 350 lira demek. Benzin masrafı hariç, sadece kara yollarına ödediğiniz tutar bu. Bu konuda elbetteki yetkililer halkın yaşamını kolaylaştırmak için bir şey yapmayacaklar. Gebze üzerinden Körfez'i dolanıp dolanmamak arasında gidip geleceğiz uzun süre...
* Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi adı altında Millî Mücadele'nin anlatılıldığı seriyi online erişime açmış. Haftanın en güzide haberlerinden biri.
* İstanbul'un yaşanabilir bir şehir olduğunu metroda ve sokakta artan kitap okuyucularından anlayacağız.
* Sabancı Vakfı'nın Dijital Yalnızlık konulu kısa film yarışmasına başvurular başlamış. Son katılım tarihi 22 Kasım.
* Çeşme-Atina arası feribot seferleri başlamış. Feribotun fiyatı 55 Euro (Arabasız binim). İlk seferde de bizimkiler feribotu Mehter ile uğurlamış. Yolculuğun toplam süresi de 7 saat sürüyormuş. Güzel haberler bunlar.
9 Temmuz 2019 Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)