4 kafadarın, Paris'in
bohem kafelerinde sade kahvelerini ve sert tütünden sardıkları
ekşi sigaraları içip, 'Cahiers du Cinema' dergisine film
eleştirileri yazarak geçirdikleri lümpen hayatlarından sıkılarak kamera arkasına geçmeye karar vermesiyle (Jean Luc Godard, François Truffaut'nın
öncülüğünde sonradan Claude Chabrol ve Alain Resnais'in de
katılımıyla) 'La Nouvelle Vauge' yani 'Fransız Yeni Dalgası'
akımı ortaya çıkmıştı.
Akımın kuramlarından bahsetmeden önce Fransız film kuramcısı Andre Bazin'e ayrı bir parantez açmak gerekiyor. İkinci Dünya Savaşı'nda Paris, Almanlar tarafından işgal edilmişti. Bu işgal döneminde Almanlar, Fransız film arşivlerini yok etmeye çalışmışlardı. Bazin, 1936 yılında Henri Lanlois tarafından kurulan Fransız Sinematik arşivini koruyarak arşivlerin yok edilmesini önlemişti.( Yerin altında saklanan kopya kayıtlar savaştan sonra yeniden Fransız sinemasına kavuşturulmuştur / Tarantino'nun 'Inglourious Basterds filminde, sinema filmlerinin yakılarak Hitler'in öldürüldüğü sahne Fransız Sinematik Arşivi'ne bir göndermedir)
Bazin, bir yandan Almanlara karşı mücadele verirken bir yanda da sinema sanatını icra etmeye çalışmıştır. Yukarıda da bahsettiğim gibi günümüzde de hâlâ yayın hayatına devam eden ve Fransa dışında birçok ülkede de yayımlanan Cahiers du Cinema dergisini kurmuştur. ( 1943)
Ancak Almanların yoğun baskısından dolayı dergi 1943 ile 45 yılları arasında belirli aralıklarla çıkabilmiştir. Bazin, 1951 yılında Fransa Kültür Bakanlığı'nın da desteğiyle derginin editör kadrosunu genişletmiştir. İlk film eleştirileri de bu dönem bizzat Bazin tarafından yazılmıştır. ( Daha sonra dergi kadrosuna Godard, Traffaut, Chabrol da katılmıştır. -1952-55 arası dönem) // Dergi en verimli üretim yıllarını 1955 ile 1961 arası dönemde geçirmiştir. //
Bazin ve Fransız Yeni Dalga
Bazin, Fransız Yeni Dalga yönetmenlerini en çok etkileyen isim olmuştur. ( Auteur kavramı ortaya yine ilk kez bu dönem ortaya çıkmıştır)
Akımın kuramlarından bahsetmeden önce Fransız film kuramcısı Andre Bazin'e ayrı bir parantez açmak gerekiyor. İkinci Dünya Savaşı'nda Paris, Almanlar tarafından işgal edilmişti. Bu işgal döneminde Almanlar, Fransız film arşivlerini yok etmeye çalışmışlardı. Bazin, 1936 yılında Henri Lanlois tarafından kurulan Fransız Sinematik arşivini koruyarak arşivlerin yok edilmesini önlemişti.( Yerin altında saklanan kopya kayıtlar savaştan sonra yeniden Fransız sinemasına kavuşturulmuştur / Tarantino'nun 'Inglourious Basterds filminde, sinema filmlerinin yakılarak Hitler'in öldürüldüğü sahne Fransız Sinematik Arşivi'ne bir göndermedir)
Bazin, bir yandan Almanlara karşı mücadele verirken bir yanda da sinema sanatını icra etmeye çalışmıştır. Yukarıda da bahsettiğim gibi günümüzde de hâlâ yayın hayatına devam eden ve Fransa dışında birçok ülkede de yayımlanan Cahiers du Cinema dergisini kurmuştur. ( 1943)
Ancak Almanların yoğun baskısından dolayı dergi 1943 ile 45 yılları arasında belirli aralıklarla çıkabilmiştir. Bazin, 1951 yılında Fransa Kültür Bakanlığı'nın da desteğiyle derginin editör kadrosunu genişletmiştir. İlk film eleştirileri de bu dönem bizzat Bazin tarafından yazılmıştır. ( Daha sonra dergi kadrosuna Godard, Traffaut, Chabrol da katılmıştır. -1952-55 arası dönem) // Dergi en verimli üretim yıllarını 1955 ile 1961 arası dönemde geçirmiştir. //
Bazin ve Fransız Yeni Dalga
Bazin, Fransız Yeni Dalga yönetmenlerini en çok etkileyen isim olmuştur. ( Auteur kavramı ortaya yine ilk kez bu dönem ortaya çıkmıştır)
Bu
akım, sinemada pratiği öncül hale getirmiştir. Bazin, Fransız Yeni Dalgası'na eleştirmenlikten gelen yönetmenlere sinema sanatının sorunlarını incelemelerini tavsiye etmiştir. Bazin'in tavsiyesiyle yeni dalga'nın dinamik beyinleri sinema üzerine teoriler üretmişlerdir.
Bazin 'yeni bir sinema dili oluşturmanın gereği'ne inanmıştır. Cahiers du Cinema dergisini de düşüncesinin amiral gemisi yapmıştır. Derginin yazarları da 'Auteur' kavramını ortaya koymuşlardır. Yine bu kavrama göre sinema filmindeki tek otorite yönetmendir.
Bazin'e göre yönetmenin kendisini 'Auter' olarak tanımlayabilmesi için teknik bilgisinin yeterli olması, filmin senaryosunu yazması gerekmektedir. Bazin, 'Auter' yönetmeni, yazar bir romanı, denemeyi, hikâyeyi nasıl işliyorsa; yönetmende kamera arkasına geçtiğinde işlediği konuyu filmde, en az yazı dili kadar derin ve ince bir anlatım gücüyle kullanması gerektiğini söylemiştir.
Fransız Yeni Dalga yönetmenlerince de bir yönetmene 'Auter' denilebilmesi için filmlerinde mutlaka kişisel ve özgün bir söylemin olması gerekmektedir. ( Tarantino'nun 'bagaj' klişesi gibi, -yerde duran kameraya tepeden bakan karakterler .)
Bazin, Amerika'daki Beat Kuşağı hareketini de yakından takip etmiştir. Genç sinemacılara da bu hareketi takip etmelerini söylemiş, döneme ait yazıları okumalarını tavsiye etmiştir.
Fransız Yeni Dalga yönetmenleri ( Cahiers du Cinema yazarları da denilebilir) Hitchcock, Orson Welles, John Ford, Douglas Sirk gibi yönetmenleri incelemişler ve onlardan üslup olarak da etkilenmişlerdir.
Yeni Dalga filmlerinin yönetmenleri, izleyici ile arasında doğrudan iletişim kurmaz. Yeni Dalga izleyicisinin de senaryo ile veya öyküsünün ne olduğuyla ilgili bir kaygısı olmamalıdır. Akıma göre önemli olan 'öykü' değil 'stil'dir. Truffaut'nun 'Jules and Jim' filmi buna örnektir. ( Jules and Jim'e ayrı bir parantez açmam sebebi çok da sevdiğim Barış Bıçakçı'nın 'Bizim Büyük Çaresizliğimiz' kitabına da ilham olmasıdır. Hem de konusuyla. - Aynı kadına arkadaş olan iki yakın arkadaş- )
Fransız Yeni Dalgası, film yapımcılarının film üzerindeki 'kesin' hakimiyetlerini de reddetmişlerdi. (O dönem ve hâlâ Hollywood'da sıklıkla görüldüğü gibi)
Yeni Dalga filmlerinde filmin konusundan, popülerliğinden ziyade nasıl çekildiği önemlidir.
Madde Madde Fransız Yeni Dalgası
Taşınabilir ekipmanla, hareketli görüntüler ve kolay kurulan taşınabilir film arkası seti.
Doğal ışıkla yapılan yerinde çekimler. ( Hiç stüdya çekimi kullanılmamıştır)
Filmlerin açık şekilde sonlanması, genellikle mutsuz sonlar tercih edilmiştir.
Bazin 'yeni bir sinema dili oluşturmanın gereği'ne inanmıştır. Cahiers du Cinema dergisini de düşüncesinin amiral gemisi yapmıştır. Derginin yazarları da 'Auteur' kavramını ortaya koymuşlardır. Yine bu kavrama göre sinema filmindeki tek otorite yönetmendir.
Bazin'e göre yönetmenin kendisini 'Auter' olarak tanımlayabilmesi için teknik bilgisinin yeterli olması, filmin senaryosunu yazması gerekmektedir. Bazin, 'Auter' yönetmeni, yazar bir romanı, denemeyi, hikâyeyi nasıl işliyorsa; yönetmende kamera arkasına geçtiğinde işlediği konuyu filmde, en az yazı dili kadar derin ve ince bir anlatım gücüyle kullanması gerektiğini söylemiştir.
Fransız Yeni Dalga yönetmenlerince de bir yönetmene 'Auter' denilebilmesi için filmlerinde mutlaka kişisel ve özgün bir söylemin olması gerekmektedir. ( Tarantino'nun 'bagaj' klişesi gibi, -yerde duran kameraya tepeden bakan karakterler .)
Bazin, Amerika'daki Beat Kuşağı hareketini de yakından takip etmiştir. Genç sinemacılara da bu hareketi takip etmelerini söylemiş, döneme ait yazıları okumalarını tavsiye etmiştir.
Fransız Yeni Dalga yönetmenleri ( Cahiers du Cinema yazarları da denilebilir) Hitchcock, Orson Welles, John Ford, Douglas Sirk gibi yönetmenleri incelemişler ve onlardan üslup olarak da etkilenmişlerdir.
Yeni Dalga filmlerinin yönetmenleri, izleyici ile arasında doğrudan iletişim kurmaz. Yeni Dalga izleyicisinin de senaryo ile veya öyküsünün ne olduğuyla ilgili bir kaygısı olmamalıdır. Akıma göre önemli olan 'öykü' değil 'stil'dir. Truffaut'nun 'Jules and Jim' filmi buna örnektir. ( Jules and Jim'e ayrı bir parantez açmam sebebi çok da sevdiğim Barış Bıçakçı'nın 'Bizim Büyük Çaresizliğimiz' kitabına da ilham olmasıdır. Hem de konusuyla. - Aynı kadına arkadaş olan iki yakın arkadaş- )
Fransız Yeni Dalgası, film yapımcılarının film üzerindeki 'kesin' hakimiyetlerini de reddetmişlerdi. (O dönem ve hâlâ Hollywood'da sıklıkla görüldüğü gibi)
Yeni Dalga filmlerinde filmin konusundan, popülerliğinden ziyade nasıl çekildiği önemlidir.
Madde Madde Fransız Yeni Dalgası
Taşınabilir ekipmanla, hareketli görüntüler ve kolay kurulan taşınabilir film arkası seti.
Doğal ışıkla yapılan yerinde çekimler. ( Hiç stüdya çekimi kullanılmamıştır)
Filmlerin açık şekilde sonlanması, genellikle mutsuz sonlar tercih edilmiştir.
Amaç salt Fransız sinemasına değil
dünya sinemasına yenilik getirmek.
İtalyan Yeni Gerçekçileri örnek
alarak filmlerde doğal ışık kullanmışlardır.
Filmde bir başka filmde göndermeler
ilk kez bu akımla ortaya çıkmıştır.
Keza kronolojik sıralama ve karmaşık
kurgu teknikleri ilk kez bu akımda denenmiştir.
Absürd sahneler yaygındır ancak bu
sahneler bir anda cinayete bağlanabilir.
Uzun planlar vardır.
Doğaçlama tekniği ilk kez 'Yeni
Dalga'da kullanılmıştır.
Stüdyo çekimlerine karşıdırlar,
filmlerde doğal ve gerçek mekan çekimleri kullanılmıştır.
Kısa saçlı narin kadınlar, nazik ve
cool adamlar, sigara dumanı, Paris'in muhtelif kafeleri, varoluşsal
kaygılar, 68 dönemi - Fransız Yeni Dalgası tam olarak bu
Filmlerin sonu 'açık'tır. Net bir
'son' ile filmler bitirilmez. Film bittikten sonra izleyici uzun süre
kendini duvara bakar halde bulabilir.
Karakterler, toplumun dayattığı
muhafazakarlıktan uzaktır. Entelektüel seviyeleri yüksek olmasına
rağmen siyasetle ilgilenmezler. Hayattan keyif almayı severler.
Meslekleri yoktur ve başkarakterler daha çok öğrenci olan tipler
olarak gösterilmektedir.
Fransız yeni dalgasının sinema
tarihine sunduğu yenilik anlatımda, konuda ve karakterler itibariyle getirdiği 'özgürlük'tür.
François Truffaut'un '400 Darbe',
Alains Resnais'in 'Hiroşima Sevgilim', Claude Chabrol'un 'Yakışıklı
Serge', Jean Luc Godard'ın (İletişim Fakültesi öğrencileri pek
sever) 'Sersei Aşıklar' filmleri (Sinema alanında -akademik veye
benzeri- çalışma yapmayanlar için izlemesi zor filmler olsa da)
akımın ilk örneklerindendir.
Godard ve Truffaut akımı 'radikal'
olarak savunmuşlar ve akımın ortak düşüncesini "İzleyicilerin
filmleri, aynı bir romancının kitap yazması veya bestecinin bir
müzik parçasını yaratması gibi yorumlaması gerekir"
sözleriyle yorumlamışlardır.
Sinemadaki 'Auter' kavramı ilk kez bu
dönemde dile getirilmiştir.
Bazı eleştirmenler 'Hollywood'a kafa tuttuğunu söyleseler de Godard bu fikre katılmadığını belirtmiştir. Godard, Fransız sinemasına ve dünya sinemasına yeni bir akım getirmek amacıyla filmler çektiğini söylemiştir. Hiçbir zaman Hollywood'a tepki veya Hollywood'u 'alt etmek' için film çekmemişlerdir. (Bu durumu daha çok İtalya'daki 'Beyaz Telefon' filmlerine tepki olarak niteleyebiliriz)
Sinemaya ve en az sinema kadar onun tarihine ilgi duyanlar için 'Fransız Yeni Dalgası' önemlidir. En azından fikir sahibi olmak gereklidir.
Fransız Yeni Dalgası'yla ilgili okuma yapmak isteyenler için birkaç kaynak kitap önerisi:
Chris Viegand / Fransız Yeni Dalga Sineması (Kalkdeon Yayınları)
Francois Traffaut / Hayatımın Filmleri ( Alfa Yayınları)
Jean Luc Godard / Godard Godard'ı Anlatıyor (Metis Yayıncılık)
Bazı eleştirmenler 'Hollywood'a kafa tuttuğunu söyleseler de Godard bu fikre katılmadığını belirtmiştir. Godard, Fransız sinemasına ve dünya sinemasına yeni bir akım getirmek amacıyla filmler çektiğini söylemiştir. Hiçbir zaman Hollywood'a tepki veya Hollywood'u 'alt etmek' için film çekmemişlerdir. (Bu durumu daha çok İtalya'daki 'Beyaz Telefon' filmlerine tepki olarak niteleyebiliriz)
Sinemaya ve en az sinema kadar onun tarihine ilgi duyanlar için 'Fransız Yeni Dalgası' önemlidir. En azından fikir sahibi olmak gereklidir.
Fransız Yeni Dalgası'yla ilgili okuma yapmak isteyenler için birkaç kaynak kitap önerisi:
Chris Viegand / Fransız Yeni Dalga Sineması (Kalkdeon Yayınları)
Francois Traffaut / Hayatımın Filmleri ( Alfa Yayınları)
Jean Luc Godard / Godard Godard'ı Anlatıyor (Metis Yayıncılık)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder