Getty Images, fotoğrafa 8 Ekim 1940 tarihini düşmüş. Bu tarihler de Almanların, Britanya'nın kalbine, Londra'ya 'Blitz' harekâtlarına karşılık geliyor. Gece yapılan bombardıman sonucunda bir kitapçı da harabeye dönmüş. Oradan geçmekte olan bir genç "Okumak iptiladır" sözünü hayata evriltiyor.
30 Ocak 2018 Salı
29 Ocak 2018 Pazartesi
Zeytin Dalı #2
Şahikalar üstünde meydan okur bu erler,
Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler,
Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti,
Tarihlere sorun ki bize “Ölmez Türk” derler...
Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler,
Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti,
Tarihlere sorun ki bize “Ölmez Türk” derler...
20 Ocak 2018 Cumartesi
Afrin operasyonu (Zeytin Dalı Harekâtı)
Türk Silahlı Kuvvetleri'nce 8 Ekim 2017 tarihinde İdlib operasyonunu başlatılmış ve biz de İdlib'in Türkiye için neden önemli olduğundan bahsederek, sonraki hedefin de Afrin olacağını söylemiştik.
Türkiye'nin 24 Ağustos 2016'da başlattığı Fırat Kalkanı Harekâtı ile sınırın Suriye tarafındaki 2 bin kilometrekarelik bölge IŞİD'den temizlenerek, yine Türkiye'nin kontrolünde ve denetiminde bölgeye Özgür Suriye Ordusu unsurları yerleştirilerek bir 'denetim hattı' kurulmuştu. Ayrıca başarılı olan harekât sonucunda Afrin ve Kobani arasındaki bağlantı kesilerek bir 'tampon' bölge de oluşturulmuştu.
Afrin sürecine nasıl gelindi?
Mart 2017'de sonlandırılan harekâttan sonra da Türkiye, İran ve Rusya arasında 3-4 Mayıs 2017'deki Astana görüşmelerinde 'çatışmasızlık bölgeleri' kurulması için ilk protokol imzalandı. Ağustos ve Eylül ayındaki görüşmeler de çatışmasızlık bölgelerindeki askeri unsurların nasıl ve nerede yer alacağına ilişkin görüşmeler sonucunda Ekim 2017'de Türkiye için Fırat Kalkanı Harekâtı'nın ikinci aşaması olan 'İdlib İntikali'ne geçildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı unsurlar belirlenen noktalardaki gözlem yerleri için İdlib ve bölgesine zırhlı birliklerini gönderdi. TSK, ayrıca Haziran 2017'den bu yana YPG'nin Afrin'deki tüm hareketlerini izliyordu. İdlib intikalinden sonra ise bu istihbari keşifler daha da yoğunlaştı ve bölge 24 saat İHA'lar ile sürekli olarak tarandı. Yani aslında bugünlerde başlaması planlanan harekâtın zemini aylardır hazırlanıyordu. Şöyle ki, Nisan 2017'de ( özellikle de 24-26 Nisan tarihleri arasında) Fırat Kalkanı birlikleri (ÖSO ve diğer muhalif unsurlardan bir araya gelen grup) ile PKK arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Türk Silahlı Kuvverleri de PKK ile çatışan muhalif gruplara topçu desteğinde bulundu. 27 Nisan 2017'de de Afrin'in batısındaki PKK hedefleri vuruldu.
Yine TSK tarafından 1 Mayıs'ta, 12 şubat 2016'da PKK'nın YPG'ye bıraktığı askeri hava üssü olan Minag Askeri Havalimanı ve Maranaz etrafındaki hedefler vuruldu. Yine Mayıs ayındaki ÖSO operasyonlarında Azez'in kuzeyindeki Birşaya dağlarında PKK kamplarının ele geçirildiği bilgisi verildi. Yazıyı çok uzatmamak adına o dönemde yapılan operasyonları tek tek yazmayacağım. Merak edenler ve o tarihlerdeki çatışmaları okumak isteyenler şu linke bakabilirler. Velhasıl muhalif unsuların TSK'nın topçu desteğiyle yaptığı bölgesel operasyonlar geldiğimiz bu tarihe kadar sürdü.
Afrin neden önemli?
İlk olarak Afrin, Türkiye açısından stratejik konumu açısından çok önemli. Zira Afrin, PKK'nın Suriye kolu YPG'nin önemli üs noktalarından biri ve Gaziantep kent merkezine uzaklığı kuş uçumu mesafe sadece 72 kilometre. Bu yakınlıktan dolayı da buradaki terör unsuları Mersin, Hatay ve Gaziantep sınır bölgeleri üzerinden rahatlıkla Türkiye'ye girebiliyor.
Burada, "Türkiye sınır güvenliğini almak ile sorumludur, ne işimiz var Afrin'de?" diyeniniz olabilir. Türkiye'nin 911 kilometre ile en uzun kara sınırı olan Suriye sınırının güvenliğini tam olarak sağlaması yüzde yüz olarak mümkün değil. Sadece 2017 yılında sınırdan kaçak yollar ile geçmeye çalışan 439 bin 195 kişi yakalandı. Üstelik bu rakamlar yalnızca kayıt altına alınmış olanlar. Genelkurmay Başkanlığı'nın da konuya ilişkin açıklaması şöyle: "PKK/KCK Terör Örgütü ile mücadele: Hudut güvenliğini sağlamak için icra edilen denetim ve kontrollerde sınırlardan yasa dışı geçiş yapmaya çalışan 439.195 kişi yakalanmıştır"
Ayrıca Türkiye, sınırına yakın güçlü bir Kürt varlığı istemiyor. Türkiye, Suriye'deki iç savaştan faydalanarak 2012'de Afrin'de denetim sağladığını ve kendi kantonu haline getirdiğini duyuran YPG'yi PKK'nın uzantısı terörist grup olarak kabul ediyor ve kendi iç güvenliğine tehdit olarak görüyor.
Afrin hem Fırat Kalkanı Harekâtı'ndaki başarının sürdürülebilmesi hem de Türkiye'nin iç güvenliğini tehdit ettiği için stratejik bir öneme sahip. Bu yüzden de aylardır alt yapısı hazırlanan harekâtın operasyon ayağının başlamasına kesin gözüyle bakılıyor.
Afrin'deki propagandaya dikkat
Son günlerde özellikle de Kürt medyasına yansıyan haberlerde, Silahlı Kuvvetler'in yapacağı operasyonun engellenmesi amacıyla uluslararası topluma ve bölgesel güçlere (Başta ABD olmak üzere Rusya) çağrıda bulunulan bildiriler yer alıyor. Bunun dışında Afrin'e çok sayıda yer altı tüneli ve EYP tuzakları da yerleştirilmiş durumda. TSK'nın zaten aylardır topladığı istihbarat raporlarına da bu durum yansımış vaziyette. Operasyon tüm bu unsurlar göz önüne alınarak yapılacak. Ancak burada dikkat edilmesi gereken durum, "TSK sivilleri ve güvenli bölgeleri vuruyor" açıklamaları. Bu tip bir açıklamanın benzeri 2017'deki El Bab operasyonunda IŞİD tarafından "TSK sivilleri vuruyor" şeklinde propagandası yapılmıştı. (Ki geçen seneki operasyonlarda TSK'nın siviller konusunda ne kadar hassasiyet gösterdiği de apaçık ortadaydı). BBC'nin ANHA'ya referans verdiği haberinde de, YPG'nin "Biz Afrin kantonundakiler, bölgede faal olan tüm bölgesel güçlere, uluslararası kuruluşlara ve insan hakları örgütlerine Türk devletinin siviller ve güvenli bölgeleri hedef almasının önlenmesi için çağrıda bulunuyoruz" açıklamasına yer verilmişti. Bir nevi propaganda, henüz operasyon düğmesine basılmadan yapılmaya başlanmıştı. Genelkurmay'ın operasyon esnasında en çok dikkat etmesi ve önlem alması gereken faaliyetlerin başında bu geliyor.
Afrin ve çevresindeki askeri unsurlar neler?
Afrin ve bölgesi askeri yapı olarak oldukça karışık. Zira bölgenin tek önemli unsuru YPG değil. ABD ve Rusya başta olmak üzere Suriye ordusu ile muhalif gruplar da bölgede varlık gösteriyor. ABD daha çok Suriye Demokratik Güçleri'nin kontrolündeki Deyrezor ile Münbiç hattında yer alıyor. Rusya ise Münbiç'in doğusunda yer alıyor.
Operasyon için Rusya'nın Afrin'deki Suriye hava sahasını uçuşa açması için için uzun süren diplomatik görüşmeler yapılmıştı. Nihayet 13 Kasım'da da Rusya ile Türkiye arasında anlaşmaya varılmıştı.
Rusya'nın Türkiye'ye 'yol vermesi', ABD'nin de "Afrin müdahale alanımız değil" açıklaması , Nisan 2017'den beri hazırlanan operasyonun zeminini de tamamlamış oldu. İki gün önce de ( 18 Ocak 2017) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov ile görüşme gerçekleştirdi.
Sonuç itibariyle Afrin operasyonu bir ayda alınmış bir karar değil. Aksine en ince detaylarınca ve etraflıca düşünülerek hazırlanmış bir harekât.
Kaynaklar:
Sınırdaki kaçak geçişlere ilişkin Genelkurmay verileri
Fırat Kalkanı Harekâtı, İdlib ile Afrin ve Azez'deki çatışmalara yönelik günlük, haftalık ve aylık raporun tutulduğu kaynak
Afrin ve bölgenin detaylı harita ve planları
Türkiye'nin 24 Ağustos 2016'da başlattığı Fırat Kalkanı Harekâtı ile sınırın Suriye tarafındaki 2 bin kilometrekarelik bölge IŞİD'den temizlenerek, yine Türkiye'nin kontrolünde ve denetiminde bölgeye Özgür Suriye Ordusu unsurları yerleştirilerek bir 'denetim hattı' kurulmuştu. Ayrıca başarılı olan harekât sonucunda Afrin ve Kobani arasındaki bağlantı kesilerek bir 'tampon' bölge de oluşturulmuştu.
Afrin sürecine nasıl gelindi?
Mart 2017'de sonlandırılan harekâttan sonra da Türkiye, İran ve Rusya arasında 3-4 Mayıs 2017'deki Astana görüşmelerinde 'çatışmasızlık bölgeleri' kurulması için ilk protokol imzalandı. Ağustos ve Eylül ayındaki görüşmeler de çatışmasızlık bölgelerindeki askeri unsurların nasıl ve nerede yer alacağına ilişkin görüşmeler sonucunda Ekim 2017'de Türkiye için Fırat Kalkanı Harekâtı'nın ikinci aşaması olan 'İdlib İntikali'ne geçildi.
İdlib'deki gözlem noktalarına ilişkin ilk görüntü Genelkurmay Başkanlığı'nın 31 Aralık 2017 yılında yayınladığı 'Yeni Yıl' videosunda ortaya çıkmıştı |
Yine TSK tarafından 1 Mayıs'ta, 12 şubat 2016'da PKK'nın YPG'ye bıraktığı askeri hava üssü olan Minag Askeri Havalimanı ve Maranaz etrafındaki hedefler vuruldu. Yine Mayıs ayındaki ÖSO operasyonlarında Azez'in kuzeyindeki Birşaya dağlarında PKK kamplarının ele geçirildiği bilgisi verildi. Yazıyı çok uzatmamak adına o dönemde yapılan operasyonları tek tek yazmayacağım. Merak edenler ve o tarihlerdeki çatışmaları okumak isteyenler şu linke bakabilirler. Velhasıl muhalif unsuların TSK'nın topçu desteğiyle yaptığı bölgesel operasyonlar geldiğimiz bu tarihe kadar sürdü.
Afrin neden önemli?
İlk olarak Afrin, Türkiye açısından stratejik konumu açısından çok önemli. Zira Afrin, PKK'nın Suriye kolu YPG'nin önemli üs noktalarından biri ve Gaziantep kent merkezine uzaklığı kuş uçumu mesafe sadece 72 kilometre. Bu yakınlıktan dolayı da buradaki terör unsuları Mersin, Hatay ve Gaziantep sınır bölgeleri üzerinden rahatlıkla Türkiye'ye girebiliyor.
Burada, "Türkiye sınır güvenliğini almak ile sorumludur, ne işimiz var Afrin'de?" diyeniniz olabilir. Türkiye'nin 911 kilometre ile en uzun kara sınırı olan Suriye sınırının güvenliğini tam olarak sağlaması yüzde yüz olarak mümkün değil. Sadece 2017 yılında sınırdan kaçak yollar ile geçmeye çalışan 439 bin 195 kişi yakalandı. Üstelik bu rakamlar yalnızca kayıt altına alınmış olanlar. Genelkurmay Başkanlığı'nın da konuya ilişkin açıklaması şöyle: "PKK/KCK Terör Örgütü ile mücadele: Hudut güvenliğini sağlamak için icra edilen denetim ve kontrollerde sınırlardan yasa dışı geçiş yapmaya çalışan 439.195 kişi yakalanmıştır"
Ayrıca Türkiye, sınırına yakın güçlü bir Kürt varlığı istemiyor. Türkiye, Suriye'deki iç savaştan faydalanarak 2012'de Afrin'de denetim sağladığını ve kendi kantonu haline getirdiğini duyuran YPG'yi PKK'nın uzantısı terörist grup olarak kabul ediyor ve kendi iç güvenliğine tehdit olarak görüyor.
Afrin hem Fırat Kalkanı Harekâtı'ndaki başarının sürdürülebilmesi hem de Türkiye'nin iç güvenliğini tehdit ettiği için stratejik bir öneme sahip. Bu yüzden de aylardır alt yapısı hazırlanan harekâtın operasyon ayağının başlamasına kesin gözüyle bakılıyor.
Afrin'deki propagandaya dikkat
Son günlerde özellikle de Kürt medyasına yansıyan haberlerde, Silahlı Kuvvetler'in yapacağı operasyonun engellenmesi amacıyla uluslararası topluma ve bölgesel güçlere (Başta ABD olmak üzere Rusya) çağrıda bulunulan bildiriler yer alıyor. Bunun dışında Afrin'e çok sayıda yer altı tüneli ve EYP tuzakları da yerleştirilmiş durumda. TSK'nın zaten aylardır topladığı istihbarat raporlarına da bu durum yansımış vaziyette. Operasyon tüm bu unsurlar göz önüne alınarak yapılacak. Ancak burada dikkat edilmesi gereken durum, "TSK sivilleri ve güvenli bölgeleri vuruyor" açıklamaları. Bu tip bir açıklamanın benzeri 2017'deki El Bab operasyonunda IŞİD tarafından "TSK sivilleri vuruyor" şeklinde propagandası yapılmıştı. (Ki geçen seneki operasyonlarda TSK'nın siviller konusunda ne kadar hassasiyet gösterdiği de apaçık ortadaydı). BBC'nin ANHA'ya referans verdiği haberinde de, YPG'nin "Biz Afrin kantonundakiler, bölgede faal olan tüm bölgesel güçlere, uluslararası kuruluşlara ve insan hakları örgütlerine Türk devletinin siviller ve güvenli bölgeleri hedef almasının önlenmesi için çağrıda bulunuyoruz" açıklamasına yer verilmişti. Bir nevi propaganda, henüz operasyon düğmesine basılmadan yapılmaya başlanmıştı. Genelkurmay'ın operasyon esnasında en çok dikkat etmesi ve önlem alması gereken faaliyetlerin başında bu geliyor.
Afrin ve çevresindeki askeri unsurlar neler?
Afrin ve bölgesi askeri yapı olarak oldukça karışık. Zira bölgenin tek önemli unsuru YPG değil. ABD ve Rusya başta olmak üzere Suriye ordusu ile muhalif gruplar da bölgede varlık gösteriyor. ABD daha çok Suriye Demokratik Güçleri'nin kontrolündeki Deyrezor ile Münbiç hattında yer alıyor. Rusya ise Münbiç'in doğusunda yer alıyor.
Operasyon için Rusya'nın Afrin'deki Suriye hava sahasını uçuşa açması için için uzun süren diplomatik görüşmeler yapılmıştı. Nihayet 13 Kasım'da da Rusya ile Türkiye arasında anlaşmaya varılmıştı.
Rusya'nın Türkiye'ye 'yol vermesi', ABD'nin de "Afrin müdahale alanımız değil" açıklaması , Nisan 2017'den beri hazırlanan operasyonun zeminini de tamamlamış oldu. İki gün önce de ( 18 Ocak 2017) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov ile görüşme gerçekleştirdi.
Sonuç itibariyle Afrin operasyonu bir ayda alınmış bir karar değil. Aksine en ince detaylarınca ve etraflıca düşünülerek hazırlanmış bir harekât.
Kaynaklar:
Sınırdaki kaçak geçişlere ilişkin Genelkurmay verileri
Fırat Kalkanı Harekâtı, İdlib ile Afrin ve Azez'deki çatışmalara yönelik günlük, haftalık ve aylık raporun tutulduğu kaynak
Afrin ve bölgenin detaylı harita ve planları
16 Ocak 2018 Salı
Hollywood'a eleştirel bir bakış; Hail Caesar!
Coen Kardeşler'in, yapımcılığını, senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği 'Hail Ceasar' (Yüce Sezar) filmi, 1950'li yıllların Hollywood sektöründeki bir grup sinemacının hayatına odaklanan bir yapım.
Coen kardeşlerinin kendine özgü absürtlüğünün hemen hemen her sekansında hissedildiği filmde, izleyiciler, western filmlerinden fırlayan karakterler ile birlikte Roma dönemine kadar epik bir yolculuğu da çıkıyor.
La La Land, yayınlandığında "Hollywood'a saygı duruşu" denilmişti ancak, Coen Kardeşler'in Yüce Sezar'ı La La Land'dan iki siklet üstün gelecek bir film.
George Clooney'nin 'salak' rolünde olduğu, Josh Brolin'in sert ve kapitalizmi temsil eden yapımcı pozisyonunda çalıştığı, Ralp Fiennes'ın obsesif bir yönetmeni canlandırdığı, Scarlett johansson, Tilda Swinton, Jonah Hill'in de yer aldığı filmde, Coen Kardeşler dine, tarihe, mitolojiye, Hollywood'a, sinemaya, aşka ironi dolu dokunuşlarını öyle güzel konduruyorlar ki film akıp gidiyor.
Coen kardeşlerin ilk olarak 2009 yılında çekmeyi planladıkları Yüce Sezar, senaryodaki eksikliklerin tamamlanması amacıyla 2 defa ertelendi. 2011 ve son olarak da 2014 yılında başlanan çekimler 2015'te bitti ve film 2016'da gösterime girdi.
Orson Welles'ın 1941 tarihli 'Yurttaş Kane' filminde (ayrıca her iletişim fakültesi öğrencisine en başta izlettirilen film) Amerikan halkının nasıl tek tipleştirildiği ve yönlendirildiği medya patronu William Randolph Hearst'ün üzerinden anlatılırken, Hail Ceasar'da da Joseph McCarthy'nin 1950'li yıllarda ABD'deki sol entelektüel çevrelere ve özellikle de akademisyenlere yönelik baskıcı tutumunu Coen Kardeşler'e özgü tutumla iğleniyor.
Amerikan hükümetine karşı Amerika'ya Karşı Etkinlikleri Soruşturma Komitesi önünde komünistlik suçlamalarına karşı ifade vermeyi kabul etmeyen film yapımcısı, yönetmen, senaryo yazarı 10 sinemacıya yönelik söylenen 'Hollywood Onluları' hadiselerine de göndermeler yapan Coen Kardeşler, McCarthhy'nin sert tutumunu yine kendilerine özgü mizahlarıyla eleştiriyor.
Filmdeki 10 kişilik Marksist sinemacıların gösterildiği sekans da yukarıda bahsettiğimiz 'Hollywood Onluları'nı referans veren ve filmin belkide en eğlenceli sahnelerinden biri. Prof. Marcuse'nin Marksizm üzerinden konuşup Engels adını verdiği köpeğini susturması Coen Kardeşler'in kıvrak politik zekalarını da gösteren en güzel sekanslardan biriydi.
Filmin bol ve karışık gelen diyaloglarının arasında ani olarak bir 'kadın yıldız'ın evli olmadan hamile kalmasının duyulması hemen kafada din, siyaset, sinema üçgenin canlanmasına vesile olarak izleyiciyi diri tutmayı sağlıyor.
Coenler, aynı zamanda bizi, filmin içinde filme sokuyor. Bazı sekanslarda, Capitol Records tarafından çekilen film sahneleri o kadar uzun tutulmuş ki kendinizi bir anda gerçekten başka filme geçmiş gibi hissediyorsunuz.
Sonuç itibariyle Hail Caesar, Coen Kardeşler'in filmografilerinde 'kült' olarak yerini almayı hak eden bir film.
Coen kardeşlerinin kendine özgü absürtlüğünün hemen hemen her sekansında hissedildiği filmde, izleyiciler, western filmlerinden fırlayan karakterler ile birlikte Roma dönemine kadar epik bir yolculuğu da çıkıyor.
La La Land, yayınlandığında "Hollywood'a saygı duruşu" denilmişti ancak, Coen Kardeşler'in Yüce Sezar'ı La La Land'dan iki siklet üstün gelecek bir film.
George Clooney'nin 'salak' rolünde olduğu, Josh Brolin'in sert ve kapitalizmi temsil eden yapımcı pozisyonunda çalıştığı, Ralp Fiennes'ın obsesif bir yönetmeni canlandırdığı, Scarlett johansson, Tilda Swinton, Jonah Hill'in de yer aldığı filmde, Coen Kardeşler dine, tarihe, mitolojiye, Hollywood'a, sinemaya, aşka ironi dolu dokunuşlarını öyle güzel konduruyorlar ki film akıp gidiyor.
Coen kardeşlerin ilk olarak 2009 yılında çekmeyi planladıkları Yüce Sezar, senaryodaki eksikliklerin tamamlanması amacıyla 2 defa ertelendi. 2011 ve son olarak da 2014 yılında başlanan çekimler 2015'te bitti ve film 2016'da gösterime girdi.
Orson Welles'ın 1941 tarihli 'Yurttaş Kane' filminde (ayrıca her iletişim fakültesi öğrencisine en başta izlettirilen film) Amerikan halkının nasıl tek tipleştirildiği ve yönlendirildiği medya patronu William Randolph Hearst'ün üzerinden anlatılırken, Hail Ceasar'da da Joseph McCarthy'nin 1950'li yıllarda ABD'deki sol entelektüel çevrelere ve özellikle de akademisyenlere yönelik baskıcı tutumunu Coen Kardeşler'e özgü tutumla iğleniyor.
Amerikan hükümetine karşı Amerika'ya Karşı Etkinlikleri Soruşturma Komitesi önünde komünistlik suçlamalarına karşı ifade vermeyi kabul etmeyen film yapımcısı, yönetmen, senaryo yazarı 10 sinemacıya yönelik söylenen 'Hollywood Onluları' hadiselerine de göndermeler yapan Coen Kardeşler, McCarthhy'nin sert tutumunu yine kendilerine özgü mizahlarıyla eleştiriyor.
Filmdeki 10 kişilik Marksist sinemacıların gösterildiği sekans da yukarıda bahsettiğimiz 'Hollywood Onluları'nı referans veren ve filmin belkide en eğlenceli sahnelerinden biri. Prof. Marcuse'nin Marksizm üzerinden konuşup Engels adını verdiği köpeğini susturması Coen Kardeşler'in kıvrak politik zekalarını da gösteren en güzel sekanslardan biriydi.
Filmin bol ve karışık gelen diyaloglarının arasında ani olarak bir 'kadın yıldız'ın evli olmadan hamile kalmasının duyulması hemen kafada din, siyaset, sinema üçgenin canlanmasına vesile olarak izleyiciyi diri tutmayı sağlıyor.
Coenler, aynı zamanda bizi, filmin içinde filme sokuyor. Bazı sekanslarda, Capitol Records tarafından çekilen film sahneleri o kadar uzun tutulmuş ki kendinizi bir anda gerçekten başka filme geçmiş gibi hissediyorsunuz.
Sonuç itibariyle Hail Caesar, Coen Kardeşler'in filmografilerinde 'kült' olarak yerini almayı hak eden bir film.
12 Ocak 2018 Cuma
Batı Cephesi'nde Yeni Bir Şey Yok
I. Dünya Savaşı'ndaki Batı Cephesi muharebeleri için en sık yapılan yorumlardan birisi de cephenin sıkışmasıydı. Almanya ile Fransa arasındaki savaş, muharebeden çok karşılıklı siper savaşlarına dönmüştü. Dünya harp tarihi böylece yep yeni bir kavramı da öğrenmiş oluyordu.
Karşılıklı siper savaşları 1918'e dek sürmüştü. Verdun Muharebesi, Fransızların, 'Büyük Harp'te Almanları püskürttüğü savaş olmuştu.
21 Şubat 1916 sabahı, Batı Cephesi'nde en sert muharebelerin yapıldığı gündü. Almanlar, Fransa'nın Verdun kentindeki Caures ormanındaki Fransız hatlarına baskın tarzında saldırı başlattılar. Güçlü top ateşiyle başlayan taaruzu, (teşbihte hata olmaz) mermi yağmuru takip etti. Verdun kalesi etrafındaki Fransız birlikleri hazırlıksız yakalanmışlardı.
Almanların cephede gedik açılması için Douaumont kalesini ele geçirmeleri gerekiyordu. Bombardıman bu kaleye dört gün sürdü. Almanların ağır topları vardı. Krupp ile Rheinische Metalwaren-und Maschinenfabrik şirketlerinin sunduğu sınırsız vurucu gücünün avantajıyla Almanlar Fransız hatlarını darmaduman etmişlerdi.
Alman öncüleri nihayet 4 gün sonra kaleyi düşürmeyi başardılar. Stratejik bir başarı kazanmışlardı. ( 26 Şubat 1916)
Alman subaylar karargâh merkezine çektikleri telgraf da zaferin kesin olduğunu haber veriyorlardı. "Büyük muharebeler büyük komutanlarla kazanılır" mottosuyla gelen Mareşal Philippe Petain yönetimindeki Fransız ordusu Douaumont yakınlarındaki Alman ordusunu bozguna uğrattı.
Fransızlar büyük kayıplar verse de Almanları durdurmayı başardılar. Savaş 1918'e kadar farklı cephelerde devam etti. Fransızlar da Almanlar da çok ağır kayıp verdiler.
1916'nın yazında Alman taaruzları daha da şiddetlendi. Zira 1916 yılında İngilizler, Çanakkale ve Kutülâmare'de Osmanlı Devleti'ne mağlup olmuştu. 1916 Haziran ayında Almanlar Somme nehrinin kıyılarındaki Fransız mevzilerine genel bir taaruz başlattı.
Somme Taaruzu'nda Almanlar, Fransız savunmasını kıramadı. İlk aşamada Almanları püskürtmeyi başaran Fransızlar da temmuz ayında Alman mevzilerine zırhlı araçların da desteğiyle taaruza kalkışır. İngilizler bu muharebede ilk kez tankı da kullanmışlardı.
Somme muharebesi I. Dünya Savaşı'nın en kanlı taaruzlarındandı. Topçuların ön plana çıktığı cephede Fransızlar ile Almanların kaybı 1 milyonu aştı.
Somme muharebeleri aynı zamanda kamerayla çekilerek sinemaya yansıyan ilk savaş olarak bilinmektedir.
Konuya ilişkin film önerisi: All Quiet on the Western Front
Film aynı zamanda Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de en sevdiği filmlerdendir.
Karşılıklı siper savaşları 1918'e dek sürmüştü. Verdun Muharebesi, Fransızların, 'Büyük Harp'te Almanları püskürttüğü savaş olmuştu.
21 Şubat 1916 sabahı, Batı Cephesi'nde en sert muharebelerin yapıldığı gündü. Almanlar, Fransa'nın Verdun kentindeki Caures ormanındaki Fransız hatlarına baskın tarzında saldırı başlattılar. Güçlü top ateşiyle başlayan taaruzu, (teşbihte hata olmaz) mermi yağmuru takip etti. Verdun kalesi etrafındaki Fransız birlikleri hazırlıksız yakalanmışlardı.
Almanların cephede gedik açılması için Douaumont kalesini ele geçirmeleri gerekiyordu. Bombardıman bu kaleye dört gün sürdü. Almanların ağır topları vardı. Krupp ile Rheinische Metalwaren-und Maschinenfabrik şirketlerinin sunduğu sınırsız vurucu gücünün avantajıyla Almanlar Fransız hatlarını darmaduman etmişlerdi.
Alman öncüleri nihayet 4 gün sonra kaleyi düşürmeyi başardılar. Stratejik bir başarı kazanmışlardı. ( 26 Şubat 1916)
Alman subaylar karargâh merkezine çektikleri telgraf da zaferin kesin olduğunu haber veriyorlardı. "Büyük muharebeler büyük komutanlarla kazanılır" mottosuyla gelen Mareşal Philippe Petain yönetimindeki Fransız ordusu Douaumont yakınlarındaki Alman ordusunu bozguna uğrattı.
Fransızlar büyük kayıplar verse de Almanları durdurmayı başardılar. Savaş 1918'e kadar farklı cephelerde devam etti. Fransızlar da Almanlar da çok ağır kayıp verdiler.
1916'nın yazında Alman taaruzları daha da şiddetlendi. Zira 1916 yılında İngilizler, Çanakkale ve Kutülâmare'de Osmanlı Devleti'ne mağlup olmuştu. 1916 Haziran ayında Almanlar Somme nehrinin kıyılarındaki Fransız mevzilerine genel bir taaruz başlattı.
British Mark I Tankı / Somme Muharebesi - Temmuz 1916 |
Somme muharebesi I. Dünya Savaşı'nın en kanlı taaruzlarındandı. Topçuların ön plana çıktığı cephede Fransızlar ile Almanların kaybı 1 milyonu aştı.
Somme muharebeleri aynı zamanda kamerayla çekilerek sinemaya yansıyan ilk savaş olarak bilinmektedir.
Konuya ilişkin film önerisi: All Quiet on the Western Front
Film aynı zamanda Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de en sevdiği filmlerdendir.
10 Ocak 2018 Çarşamba
Burzum - Dunkelheit
O, dünyayı perdeler
Delinemeyen karanlıkta
Bir ürperti yükselir
Topraktan...
Ve havayı kirletir
Aniden;
Hayat yeni bir anlam kazanır...
9 Ocak 2018 Salı
Bir devrin battığı yer...
25 Nisan 1915'te başlayan kara muharebeleri sonucunda, Türkler'in Çanakkale'deki savunmasının kırılamayacağını anlayan Birleşik Krallık orduları 9 Ocak 1916 saat 03:35 itibariyle Gelibolu yarımadasından sessizce çekildiler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)