Sovyet kadınlarının havuzda bale eğitmiyle açılan The Umbrella Academy, daha ilk sekansta propaganda duygusu veriyor.
Dünyanın farklı noktalarında 43 kadının daha önce hamile kalmamış olmamalarına rağmen hepsinin aynı anda çocuk doğurmaları, Hristiyan metinlerinde çok kez okuduğumuz Meryem-İsa ilişkisini akıllara getiriyor.
Netflix'in yine çizgi roman ekmeğini yiyerek ve biraz da para harcayarak meydana getirdiği büyük prodüksiyon açılış sekansıyla "güzeeel" geliyor gibi dursa da basit propaganda tekniklerinden dolayı izleyicidi de soğuma hissi uyandırıyor.
Soğuk Savaş döneminde (özellikle de Rock serisi) gördüğümüz klişeler ne yazık ki "Şemsiye Akademisi"nde çok çok göze batırılıyor.
Filmin yine açılış sekansında, Moskova'ya "özel güçleri olan çocukları" toplamaya gelen, Sir Reginald Hargreeves, Rus aileden çocuğu para karşılığı satın alıyor. Bu sekansın masum olduğunu düşünüyor musunuz? Yine (spoilera kaçmadan), 1 numaralı çocuğun (diğer karakterlerden farklı şekilde) Ay'da yaşıyor olması. (Ay sekansı, ABD'lilerin dünya izleyicisine "Uzaya ilk Ruslar gitti ama Ay'a ilk ayağı biz bastık" mesajı ) Tüm bu unsurlar, ABD sinemasında hâlâ Sovyet ve Rus dönemine yapılan göndermelerin eskimediğinin en canlı dışa vurumunu gösteriyor.
1. bölümün finalinde çalan İstanbul not Constantinople şarkısı da, diziyi izleyen Netflix Chill tayfasını, İstanbul'u konu edinen Hakan Muhafız'a merak uyandırarak, yönlendirmek için eklendiğini düşünüyorum.
Bunun dışında (1. bölümdeyim hâlâ), dünya 8 gün içerisinde yok olacak ve 7 kahramanımızın mutlaka "kahve demlemek" dışında bir şeyler yapması gerekiyor.
Hemen belirtmem gerekirse Netflix'in Dark, Stranger Things, The O.A, Rain, Mindhunter gibi yapımlarının yanında oldukça hafif siklet kalan bir dizi. 2. sınıf...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder