Dün sokakta yürürken gördüm seni, üzerinde sene boyunca unutulan ve yalnızca güz dönemlerinde giyilmek üzere yatak altından çıkarılan deri bir ceket vardı. Boğazdan esen soğuk bir rüzgar, Mehmet Rauf'un Eylül'ü kadar içimi ürpertip, sıkıyordu. Böyle havalarda zatürre olup öldü Tevfik. Her yeri şişti, kolları, bacakları, herkesin bildiği ama kimsenin bir şey yapamadığı bir ölümdü. Aşiyan'da uğurladık onu güneşin içimizi soğuttuğu Kasımın son haftası.
Yürürken ayak adımlarını çok açmıyorsun yine, yavaş yürüdüğün için de hiçbir zaman terlemezdin zaten. Her zaman sırt çantasında yedek tişört taşıyan beni de anlamadın hiçbir zaman ya neyse.